Uzun süredir devlet, medya, bildiğim, okuduğum, dinlediğim tüm doktor, halk sağlıkçıları ve politikacılar tarafından yapılan “evde kal” uyarılarına beraber şahit oluyoruz. Sadece Türkiye’de değil, yurt dışında da durum aynı. İnsanlığın tarih boyunca üzerinde en mutabık kaldığı konu olabilir “karantina mecburiyeti ve hiçbir şartının sorgulanmaması”.Normalde ülkemde görmeye hiç yabancı olmadığım bu “sorgulama yapmadan teslimiyet” durumu şu
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Türkiye’de koronavirüs ölümlerinin bini aştığını söylediği 10 Nisan akşamı, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu imzasıyla yayınlanan genelge ile 31 şehirde 11 ve 12 Nisan günleri sokağa çıkma yasağı ilan edildi.Neden yalnızca 11 ve 12 Nisan? Çünkü hafta sonuydu, meteoroloji raporları yurt genelinde havayı güneşi gösteriyordu ve İçişleri, polis ve jandarmanın ellerinde makbuzlarla
Murat Yetkin benden teknoloji üzerine yazı rica ettiğinde, bu ortamdaki ilk yazım üzerine çok düşünmek zorunda kaldım. İlk olarak 2020 yılında fark yaratacak teknolojiler konusunu işlemeyi planladım ancak bu konu korona virüs (Covid-19) sebebiyle şu an için anlamını yitirdi. Bu sebeple güncel konu ile teknolojinin birleştiği nokta üzerine bir yazı dizisi ile görüşlerimi aktarmak istedim.
Bazen tarihin akıl oyunlarına ya da tesadüf diye önümüze çıkardıklarına şaşkınlıkla bakmamak zor. Bugünün genç kuşağının hayatının geri kalanını tanımlayacak büyük salgın geçmişteki veba salgınlarıyla karşılaştırılıyor. Doğrusu o zamanlardan bu yana böylesi bir salgından korunma yolları aslında pek de değişmemiş. Yüzyıllar içinde onlarcası yaşanan salgınların en namlısı ortaçağlardaki Kara Veba salgınıydı. Doğu veya Orta Asya’dan
2019’da kamuoyuna sunulan Yargı Reformu Stratejisi 2019 belgesinde Temel hak ve özgürlüklerin korunması en öncelikli amaç olarak belirlenmiş; Hedef 1.1.’de “Hak ve özgürlüklere ilişkin standartları yükseltmek üzere mevzuat gözden geçirilecek ve gerekli değişiklikler yapılacaktır.” denilmiş bu hedefi gerçekleştirecek faaliyetlerden: (a) başlığı altında: “İfade özgürlüğüne ilişkin mevzuat ve uygulama analiz edilerek, bireylerin hak ve özgürlük alanlarını
20’inci yüzyılın perdesi, Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla inmeye başladı. Televizyonlar, reklamlar, afişler, Duvar’ın yıkıldığını anı sembolleştiren görüntülerle doluydu. Çok değil 30 yıl öncenin, 1990’ların tartışmalarına bakarsanız, bugün bulunduğumuz noktadan oldukça farklı bir geleceğe doğru yürüdüğümüzü sanırdınız. Duvarlar ve sınırlar yıkılırken, özgürlüklerin önündeki tüm engeller kalkacaktı. İnsan, tarihin her döneminde, kendini ve yaşadığı anı evrenin merkezine koyarak
Covid-19’un her şeyden önce bir insanlık sorunu olduğunu ve salgının en kısa sürede kontrol altına alınmasının kurtarılacak insan hayatları açısından bir zorunluluk olduğunu biliyoruz.Ekonomik açıdan da, salgını en kısa sürede kontrol altına almanın maliyeti gecikmeli olarak uygulanacak izolasyon politikalarına göre daha düşük olacaktır.İktisat camiası, ekonomik krizden çıkışa giden sürecin virüsün temizlenmesinden geçtiği konusunda hemfikir. ABD
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 3 Nisan akşamı Korona/Covid-19 salgınına karşı önlemleri açıklarken kendisi hakkında söylediği sözlere “Cevap vermeyeceğini” söyledi. YetkinReport’un sorusu üzerine konuşan CHP lideri, “Bana istediği her şeyi söyleyebilir, cevap vermeyeceğim. Türkiye’nin bu tartışmalarla kaybedecek zamanı yok” dedi.Kılıçdaroğlu’nun, Erdoğan’a cevap vermeme gerekçelerini de açıkladığı sözler şöyle:“Türkiye bugün büyük bir travma, büyük
İYİ Parti lideri Merak Akşener, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Covid-19 salgını nedeniyle bağış kampanyası açması ve burada 550 milyon lira toplandığının açıklanmasını eleştirerek “Devletin vatandaşına harcayacağı 550 milyon lirası yok mu?” diye sordu. YetkinReport’a yaptığı açıklamalarda, Erdoğan’ın İtalya’ya, İspanya’ya yardım gönderdiğini hatırlatan Akşener, “Ama bu iki ülkenin hükümetleri kendi vatandaşına IBAN gönderip yardım toplamıyor. Yeni Cami’de