Türkiye’nin ilk yeni Koronavirüs Covid-19 vakasını resmen ilanının üzerinden bugün (29 Nisan) 50 gün geçti. Bu süre içinde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca her gün akşam saatlerinde sınırlı sayıda veriyi kamuoyuyla paylaşıyor. Bu verilerin niceliksel büyüklükleri konusundaki tartışmayı yazının sonuna bırakıp, resmi günlük ölüm sayılarının, yaklaşık yirmi bir gün önce oluşan yeni enfeksiyonlara bağlı olduğu bilgisini
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’de yaşlı nüfusu 7,5 milyon. Yedi buçuk milyon kişi bir aydan fazla süredir eve kapalı. Kimi memnun, kimi çaresiz… Kimi yaşlı olduğunu ilk kez zorla idrak etti. Kimi yaşlı olduğunu sonunda idrak edenlere müteşekkir. Hepsi sıkıldı, bunaldı. Çoğu korku ve endişe içinde. Biliyorsunuz endişe bizim kültürde günlük hayatın bir
Covid-19 krizi patlamadan önce Türkiye’nin hop oturup hop kalktığı, her biri hükümet tarafından son bağımsız Türk devleti için beka sorunu, yani ölüm kalım meselesi diye öne çıkarılan krizleri hatırlayan var mı?Nerede kaldığımızı hatırlatayım. En son Yunanistan sınırında kalmıştık. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yön göstermesiyle Suriye ve Asya ülkelerinden binlerce mülteci, son durak Almanya hedefli Avrupa Birliği
“Çocuğumun astım krizi tuttu hastane ortamına gitmek istemiyorum ben şimdi ne yapacağım?”Bu ve benzeri sorular bugünlerde sık sık karşımıza çıkıyor. Önceden tanı almış, zaten tedavi altında ve acil durumla daha önce de karşılaşmış bir hastada uzaktan yönlendirme yapabiliyoruz.Covid-19 karantinası nedeni ile evlere kapandık. Ev tozu akarı, küf gibi alerjenlere duyarlı olanlarda hastalığın kapalı mekanlarda atak
Koronavirüs Covid-19 pandemisiyle karmaşık, çok yönlü, çoklu soru-cevap gerektiren bir olguyla karşılaştık. Sorunu zamansal ve coğrafi diye tanımlanacak, her biri üç aşamalı iki ayrı bölümde ele almak yararlı olabilir.Zamansal olarak, salgının henüz yaşanma süreci içindeyiz. Nasıl, ne zaman sona ereceği konusunda kesin bir bilgimiz yok. İkinci aşama, şu an bütün hükümetlerin bu durumdan nasıl çıkılacağına
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı 23 Nisan akşamı Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı için çocuklarla kamera karşısına geçip İstiklal Marşını birlikte okumasında değil hata. O saatte zaten 23 Nisan’a önem veren milyonlar ayaktaydı, pencerelerde balkonlarda İstiklal Marşı söylüyordu bayraklarıyla.Hata, video aracılığıyla yapılan kabine toplantılarında dahi bakanları, halka açık bir şekilde 2 metre sosyal mesafe kuralına uymadığı için
Koronavirüs günlerinde sık sık aklıma Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın “Kuyruklu Yıldız Altında bir İzdivaç” kitabı, özellikle de büyük üstadın inanılmaz bir başarıyla canlandırdığı İstanbullu komşu hanımların pencereden pencereye yaptığı sohbet geliyor:“-Dünyaya kuyruklu yıldız çarpacakmış…“-… Çarpacaksa çarpsın… Ne var? Kapımı kapar, evceğizimde otururum…”“- Emine kardeş sen ne kadar aptallaşmışsın? Hiç o koca mefret, o saçaklı Raziye bu
Covid-19 pandemisinin sebep olacağı vahim sonuçların hangi boyutlara varabileceği bütün dünyada tartışılıyor. Ekonomik olarak, krizin kalıcı olumsuz etkiler yaratacağı hususunda hemen bütün uzmanların görüş birliği içinde olduğu görülüyor. Diğer taraftan, krizin bazı olumlu gelişmelere yol açtığı ve küresel anlamda beklenen uyarıyı yarattığı da kabul ediliyor. Bunlara hep birlikte bir göz atalım.Covid-19 salgınının hemen öncesindeki ekonomik
Evet, 22 Nisan Dünya Günü. Hem de bu yıl ellincisi. Peki, bu önemli günü kutlayabilecek miyiz sizce? Görünen o ki, COVID-19 hastalığının neden olduğu salgının gölgesinde, çoğumuz sessiz sedasız bir şekilde evlerimizdeyiz. Hep birlikte doğaya bile çıkamıyoruz şu günlerde. Bu durumu fazlasıyla hak ettik esasında, çünkü doğayı koruma ve verdiğimiz hasardan kurtarma görevinde başarısız olduk.