Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden, iktidar partisi radikal bir tabanı ve bu tabanın ürettiği argümanları savunan muhafazakar bir kesimi memnun etmek istediği için çekildi. Kadınlara ve toplumun kırılgan kesimlerine yönelik şiddetin önlenmesi için taraf olunan uluslararası bir sözleşmeden çekilmek, iktidarın kadın erkek eşitliğini öngören yasalarda yapmak istediği tek değişiklik değil. Aslında İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline sebep olanların, bununla
Hürriyet gazetesinin 47 yıldır düzenlediği Pantene sponsorluğundaki Altın Kelebek Ödülleri’nde Yaşam Boyu Onur Ödülü, 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nde, kariyeri boyunca kadınlara yönelik tehdit, saldırı, hakaret ve yaralama haberleriyle gündeme gelmiş ve bu yüzden defalarca hakim karşısına çıkmış olan İbrahim Tatlıses’e verildi. Kadın dernekleri başta olmak üzere, Tatlıses’in Türkiye pop kültürüne damgasını vurmuş sözlerini
Böyle olacağını kimse tahmin etmezdi. Türkiye, Cumhuriyetin kuruluşunun 100’üncü yılına doğru kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü yeniden keşfediyor. Atatürk’ün değerini yeniden anlıyor. Üstelik bu yeniden doğuş, iktidarda onu mümkün olduğunca unutturmaya çalışan bir cumhuriyet hükümeti olduğu halde yaşanıyor.Sadece Atatürk’ün değil cumhuriyetin kurucu değerlerinin mevcut koşullara tepki niteliğinde yeniden doğuşuna tanık oluyoruz.Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 7 Kasım akşamı bir ev videosu daha yayınlayarak bu defa Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı iktidardan indirirlerse kadın hakları için ne yapacaklarını duyurdu. Yaklaşık altı dakikalık videoda kadınların yeni dönemdeki kazançlarının ne olacağını “6 ayda 6 kolaylık” başlığı altında saydı. Bu video aynı gün geleneksel İstanbul Maratonuna katılıp yukarıdaki fotoğrafı çektirmesinden sonra yayınlandı.Kılıçdaroğlu’nun
Ne Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1923’te ilanıyla başlamıştır Cumhuriyet, adalet ve artık demokrasi için verilen mücadele ne de iki yıl sonra, Cumhuriyetin 100’üncü yıldönümünde bitecektir. Şekli değişen ama bitmeyen bu mücadele aslında insanın özgürleşmesi için verilen mücadele sayılmalı.Kökü derindedir.Falih Rıfkı Atay, “Çankaya” kitabında aktarıyor. 9 Eylül 1922, İzmir kurtarılmıştır. O zamanki Akşam gazetesinin yöneticileri
Türkiye Sanayici ve İş İnsanları Derneği TÜSİAD önceki yıllarda hükümetlere verdiği siyasi-sosyal içerikli mesajlarıyla bilinirdi. Neticede ekonomiyi hukuktan, siyasetten, dış politikadan ayırmak mümkün değildi. Ancak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan daha başbakanlığı döneminde bu mesajları kendisine tehdit olarak algılamaya başladı. Ne de olsa geçmişte TÜSİAD’ın Bülent Ecevit hükümetine çıkışı, 12 Eylül 1980 darbesine giden yolda bir dönüm
Medya Afganistan haberleri ile dolup taşıyor. Yirmi yıllık bir işgalden sonra ABD’nin düzensiz bir şekilde çekilmesi ve yok etmeye çalıştığı bir grubun tekrar işbaşına geçmesi elbette ki gündemi uzun süre meşgul edecek nitelikte bir durum. Özellikle de son yirmi yılda her şeye rağmen Afganistan’da bazı alanlardaki kazançların geriye gitmesi bunu daha çarpıcı bir hale getiriyor.
Kimilerine göre bu yazıları yazmak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gündemi geçim sıkıntısından, işsizlikten başka terlere, kendisinin çok iyi bildiği alanlara çekme taktiğine yardımcı oluyor. Nitekim bakın dün açıklanan Orta Vadeli Ekonomik Programın, enflasyonun artık düşeceğini, büyümenin bu yıldan sonra da giderek artacağını söyleyen Erdoğan’ı doğrulamadığını yazmak yerine Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı yazıyoruz. Ama gündem saptırma
Z- kuşağı meselesi Türkiye’de gündemi kasıp kavuruyor. Seçimin hiç gündemden düşmediği ülkemizde ilk kez oy kullanacak 7 milyon seçmenin tercihi seçim sonuçlarını kuşkusuz etkileyecek. Gençlerin oyları meselesi sadece Türkiye’de gündemde değil. AB’nin en sorunlu üye ülkelerinden Polonya’da gençlere yönelik, ‘Otoriter Rejimlere Karşı Akıllı Telefon Devrimi’ konulu çalıştaya konuşmacı ve gözlemci olarak katıldım; izlenimlerimi aktarıyorum.Polonya’da muhafazakâr,
Boğaziçi camiasının Melih Bulu’nun istifasıyla sonuçlanan direnişi hatırlatıp kendi içlerinden bir rektör talep etmesine rağmen, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Prof. Dr. Mehmet Naci İnci’yi Boğaziçi Üniversitesine Rektör atadı. Böylece yeni eğitim yılı başlamadan gerilimi başladı. Eğitim çevrelerinde konuşulanlara göre peşinen gösterilen tepkilere rağmen Erdoğan’ın İnci’yi ataması kimilerine göre” kimse bana ne yapacağımı söyleyemez” tütünden bir inat.Bu