Uzun süredir Türkiye’nin gündeminde olan, ABD’nin Ağustos 2017 tarihli “ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası” (CAATSA) kapsamında Türkiye’ye yaptırım uygulaması ihtimali, 14 Aralık akşam saatlerinde ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo tarafından yapılan açıklamayla yeni bir safhaya geçti. Açıklamanın Pompeo tarafından yapılmış olması bizleri yanıltmasın, elbette yaptırım direktifi ABD Başkanı Donald Trump’ın imzasını taşıyor. Zaten bu
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Bakü’nün Azatlık Meydanında 10 Aralık “Zafer Günü” törenindeki konuşmasın bir yerinde önemli bir saptamada bulundu. “Bize hep dediler bu [Karabağ] meselesinin harbî halli [askeri çözümü] yoktur. Biz sübut etmişiz ki [saptamış, göstermişiz ki] bu meselenin harbî halli vardır. Bir 30 il [yıl] daha mı bekleyecektik?” Uluslararası siyaset bakımından Azerbaycan’ın 44 gün
ABD Başkanlık seçiminde Demokrat aday Joe Biden önde görünüyor. Hatta Başkan Donald Trump’ın ateşli savunucusu Fox TV’nin yaptırdığı ankete göre de 8 puan önde. Bu fark dört yıl önce Hillary Clinton’ın anketlerde Trump’ın önünde görünmesinden daha fazla bir fark. Yine de anketlerde görünmeyen bir “Mahçup Trumpçılıktan” söz ediliyor. Kimin kazanacağı bütün dünya için olduğu kadar
Azerbaycan ve Ermenistan arasında 3 hafta önce başlayan savaş, Karabağ’da 25 yıldır süren statükoyu sona erdirdi. Ermenistan 1994’te imzalanan ateşkes ile birlikte 11 bin kilometrekareden fazla Azerbaycan toprağını işgal etmişti. Bunun yaklaşık 4 bin kilometrekaresi nüfusun {4a62a0b61d095f9fa64ff0aeb2e5f07472fcd403e64dbe9b2a0b309ae33c1dfd}75’ini Ermenilerin oluşturduğu Dağlık Karabağ bölgesi. Kalan 7 bin kilometrekaresi ise yüzbinlerce Azerbaycanlının sürüldüğü Karabağ çevresindeki topraklar. Ermenistan barış
11 Ağustos günü dünyadaki bütün haber ajansları Putin’in bir basın toplantısını verdiler. Yok, konu Ortadoğu’daki çatışmalar, ya da dünya ticareti üzerine restleşmeler değildi. Karşımızda o alışkın olduğumuz kendine güvenen ve zengin, akıcı bir dille konuşan Putin de yoktu. Yerine oldukça gergin, kelimeleri ve alışkın olmadığı terimleri birbirine bağlamaya çalışan ve sık sık elindeki notlara bakan
ABD Başkanı Donald Trump bu aralar Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ararsa şaşıracak mıyız? Hayır. Ne için arayacağı belli mi? Az çok, evet. Erdoğan, Trump’ın niye arayacağını tahmin ediyor ve ona göre bir al-ver hesabı yapıyor olabilir mi? Muhtemelen evet. Zaten Trump da bu nedenle, bayram değil seyran değilken Erdoğan’ın “başa çıkılması zor, dünya çapında bir satranç
17 Haziran öğleden sonra, NATO Savunma Bakanları video toplantısı başladığı sıralarda, bir Türk uçağı Libya’daki Trablus Havalimanı’na iniyordu. Anadolu Ajansı kısa süre sonra Libya Başbakanı Feyiz El-Sarrac’ın üst düzey bir Türk heyetini ağırlarken fotoğraflarını geçmeye başladı. Heyete, aslında aynı gün Türkiye’de İtalyan mevkidaşı Luigi di Maio’yu ağırlaması beklenen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu başkanlık ediyordu; daha
Covid-19 salgınının etkileri durulduktan sonra küresel planda meydana gelebilecek gelişmeler Türkiye’nin bölgesel konumunu ve uluslararası ilişkilerini etkileyecektir. Bu ilişkiler arasında Türkiye’nin ABD ve Rusya ile ilişkilerinin yanı sıra üyesi olduğu savunma örgütü NATO’nun ve güçlü siyasi ve ticari bağları bulunan Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri öne çıkıyor. Orta Doğu’daki belirsizlik ve çatışma ortamı da yeni
Bazen tarihin akıl oyunlarına ya da tesadüf diye önümüze çıkardıklarına şaşkınlıkla bakmamak zor. Bugünün genç kuşağının hayatının geri kalanını tanımlayacak büyük salgın geçmişteki veba salgınlarıyla karşılaştırılıyor. Doğrusu o zamanlardan bu yana böylesi bir salgından korunma yolları aslında pek de değişmemiş. Yüzyıllar içinde onlarcası yaşanan salgınların en namlısı ortaçağlardaki Kara Veba salgınıydı. Doğu veya Orta Asya’dan









