ABD Dışişleri Bakanlığı Cesaret Ödülü’nü kazanan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, “Tam eşitliğe kadar erkeklerin yanımızda olmasına ihtiyacımız var, eşitlik sağlandıktan sonra rakip olacağız’ diyor. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, çekirdekten yetişme bir aktivist. Dokuz yaşından beri kadın hakları mücadelesinin içinde. Anne-babasının kamu hizmeti nedeniyle Anadolu’nun farklı şehirlerinde geçtiği çocukluğu. Gittiği
“Görmemekçin bir özgenin yüzünü / Yüzde yoktur günah, ört gözünü”. Bu sözler bundan 800 küsur yıl önce söylendi. Ama bir 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününü daha kadınların sosyal ve ekonomik haklarından çok, en temel insan hakkı olan yaşama hakkını tartışarak idrak ettiğimiz şu günlerde her zamankinden daha anlamlı.Çünkü sadece erkek doğduğu için kendisinde her
Hemen söyleyelim. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın asıl derdi telefon değil. Donald Trump günlerinde olduğu gibi Beyaz Saray’da ağırlanıp, arada hiç sorun yokmuş gibi “Dostum Biden” demeçleri vermek. ABD Başkanı Joe Biden ile, tıpkı Trump ile olduğu gibi pazarlık usulü sorunları çözmese de zamana yaymak. Ama daha telefon dahi gelmedi. Halihazırda Cumhurbaşkanlığı makam katında hiç umursanmıyormuş edasıyla
“Kontrollü normalleşme” arayışlarının yine gündemde olduğu şu günlerde, uzmanlaşmanın ve liyakatin “yine” askıya alındığını ve tek sesin, “ekonomi ve siyasetin tek sesinin” bütün alanlarda karar verici olduğunu gözlemliyoruz. Bu bile iletişimin gereksiz görüldüğünün, önemsizleştirildiğinin göstergesi değil mi? “Siz ne anlarsınız ki rektörünüzü seçeceksiniz? Siz mi anlayacaksınız başarının ne olduğunu? İller arası farklılık yapalım; ama onu
Son haftalarda siyaseti meşgul eden iki buçuk senaryonun başında ara seçim senaryosu geliyor. “Boşuna” dememin nedeni, “çıkmaz” dememle aynı: çokça konuşuluyor ama gerçekleşebileceği ve siyasetin rotasını değiştirip rahatlatabileceği yolunda güçlü göstergeler yok.Bu senaryolar “ara seçim” senaryosu, “erken seçim” senaryosu ve hâlâ eski Türkiye alışkanlıklarıyla önemliymiş, bir şeyleri değiştirecekmiş zannedilen “kabine değişikliği” senaryosu. Zaten buçuk dediğim
Bitlis’in Tatvan ilçesinde 4 Mart’ta askeri bir helikopterin düşmesi sonucu biri korgeneral, 11 asker hayatını kaybetti, 2 asker de yaralandı. Hayatını kaybeden askerler arasında Elazığ’daki 8. Kolordu Komutanı Korgeneral Osman Erbaş’ın da bulunduğu bildirildi. Milli Savunma Bakanlığı 4 Mart saat 13.55’te Bingöl’den Tatvan’a gitmek üzere havalanan Cougar tipi helikpoterle 14.25 gibi bağlantının kesildiğini açıkladı. Korgeneral Erbaş’ın
Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) yayınladığı Dijital Medya Raporu: Türkiye raporuna göre, izlerkitle rakamları açısından duraklama dönemini yaşayan ana akım medya, dijital erişim rakamları hızla yükselen bağımsız medyanın nefesini ensesinde hissediyor. Rapora göre, “Türkiye’de bağımsız medyanın dijital erişimi (33,5 milyon aylık kullanıcı), iktidar yanlısı medyanınki (47,8 milyon kullanıcı) ile kıyaslanabilir bir hacme ulaştı. İktidar yanlısı medyanın erişimi
TÜİK tarafından 3 Mart’ta açıklanan veriler, yeniden yüzde 15,61 düzeyine çıkan enflasyondaki en büyük payın gıda ürünlerinde olduğunu gösterdi. Sadece yılın ilk iki ayında gıda fiyatları yüzde 5,12 artmış. Gıda fiyatları bir süredir tartışma konusu ve yine sonuç üzerinden tartışıp çözüm bulmaya çalışıyoruz. Oysa sonuca nasıl gelindi, problemin ilk çıkış noktası nedir? Bunları konuşmak en
Aslına bakarsanız Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından 2 Mart’ta İnsan Hakları Eylem Planı adı altında ilan edilen metin, Yargıda İdari Reform planı adı altında duyurulsa bir anlam taşıyacaktı. Zaten Adalet Bakanı Gül, planın “Benim için en önemlisi hukuk güvenliği” diyerek paketin gerçek hedefini açıkladı; hukuk güvenliğini sağlayıp sağlayamayacağı ayrı tartışma konusu. Ama Erdoğan bu düzenlemeleri “Yargıda
Cumhurbaşkanı Erdoğan 1 Mart akşamı “normalleşme” kararlarını açıkladı. Zaten Şubat başından itibaren 1 Mart itibarıyla tedbirlerin kaldırılacağı/gevşetileceği yolunda çeşitli haber kırıntıları duymaya başlamıştık. On bir aydır salgını takvimle yönetmeye çalışıyoruz. Halbuki virüs takvim bilmiyor. Onun kendi seyri var. Düşmanımız oysa, onun davranış şeklini anlayıp, uygun tedbirler almak lazım. Yani veri kullanmak lazım. Tedbirlerin konulup kaldırılmasına,