Yüzünü yıllardır Batıya dönmüş olan Türkler neredeyse elli yıldır vize engeliyle karşı karşıya kalıyor. Herkesin genelde olumlu- olumsuz bir vize hikayesi vardır. Sıkıntılar artık had safhaya gelince Avrupa Birliği bir adım attı. AB’nin vatandaşlarımıza yönelik geçtiğimiz hafta aldığı kısa süreli (Schengen) vize başvurularında daha olumlu bir yaklaşımda bulunma kararı (1) birçok kesim tarafından memnuniyetle karşılanırken
Tutuklu Beylikdüzü Belediye Mehmet Murat Çalık’ın sağlık durumu kritik hale geldikçe üzerindeki tartışmalar de tepkiler de büyüyor. Tepkiler AK Parti çevrelerine de sıçradı. AK Partili Şamil Tayyar, 19 Temmuz’da X hesabında, İzmir Şehir Hastanesinin kapısında bekleyip, görüştürülmediği oğluna, 1’inci kattaki mahkûm koğuşundaki penceresindeki gölgesine el sallayan annesi Gülümser Çalık’ın resmini de kullanarak şunları yazdı: •
Bu metine düşünerek başlamak istiyorum. Akademi denince akla, fikirlerin özgürce çarpıştığı, yeni düşüncelerin cesaretle filizlendiği alanlar gelir. Oysa bugün üniversitelerde “çok seslilik” iddiası çoğu zaman yalnızca bir vitrinden ibaret. Farklı görüşler varmış gibi görünse de bu çeşitlilik çoğunlukla aynı ideolojik çerçevenin içinde, birbirine zarar vermeyen, makbul ve güvenli mesafelere sıkıştırılmış durumda. Bir üniversite koridorunda yürürken,
Altan Öymen’in vefat haberi gazeteci milletini derinden üzdü. Altan Abi’yi 93 yaşında hâlâ mitinglerinde, toplantılarında görmeyi yadırgamayan, görmeyi bekleyen CHP’lileri de. Altan Abi ile bu meslekte çok kişinin hayatından geçti, iz bıraktı. 12 Mart rejiminin son günleriydi bunun hatırı sayılır bir kısmını Ankara, Mamak askeri cezaevinde çekmiştim. Bülent Ecevit’in 1974’te af çıkarttı, biz de dışarı
Kıdemli gazeteci ve önceki CHP genel başkanlarından Altan Öymen tedavi görmekte olduğu Şişli Florence Nightingale Hastanesinde 93 yaşında öldü. Hastaneden yapılan açıklamada, Öymen’in 6 hafta önce akciğer kanseri tanısıyla başarılı bir operasyon geçirdiği ancak 15 gün önce akciğer enfeksiyonu sebebiyle hastaneye tekrar yattığı, üç gündür yoğun bakımda ve “çoklu organ yetmezliği” nedeniyle 19 Temmuz, saat
Aslında hem iktidar hem muhalefet girdikleri sarmaldan çıkamıyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da CHP lideri Özgür Özel de siyasi tutumlarına adeta mahkûm durumdalar. İkisini de bağlayan etken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mahkumiyeti. Aradaki fark şu. Erdoğan’ın sarmala girmesi de sarmaldan çıkma yolu da yargıya bağlı, siyasi rakibini yargı kararları üzerinden saf dışı bırakmaya kurgulanmış
Avrupa Birliği’nin (AB) Ankara Temsilcisi Thomas Ossowski 18 Temmuz’da düzenlediği basın toplantısında AB Komisyonunun 15 Temmuz’da aldığı karar uyarınca Türk vatandaşlarına belli vize kolaylıkları getirildiğini ilan etti. Ossowski bunu “iyi niyetli başvuru sahipleri için daha elverişli vize kuralları” uygulanarak “kademeli sistem” yoluyla “çoklu giriş hakkı” tanınması olarak tarif etti. Buna göre vize süreleri, başvuru sahibinin
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta CHP lideri Özgür Özel’e cevaben dile getirdiği “Ümmeti savunmak suç mu?” sorusu, sadece bir retorik değil. Türkiye’nin dış politika vizyonu ile iç politika dengesi arasındaki çatışmalı alanları da gün yüzüne çıkarıyor. Bu söz, bir yandan Erdoğan’ın İslam dünyasında giderek güçlenen duygusal liderliğinin altını çizerken; diğer yandan Türkiye’nin laik, demokratik ve
Cümlenin tamamı aslında şöyle: ABD ve AB dayısı, İsrail Ortadoğu’nun kabadayısı. Gazze, Ramallah, Lübnan’dan sonra Suriye’de hem ordusu hem vekil güçleri aracılığıyla egemenlik kurmak istiyor. İsrail, Suriye ve Lübnan’ın güneyindeki Dürzilerin, Şam’daki Ahmed el Şara yönetimiyle çelişkilerini kullanıp koruyuculuğunu üstlenerek Suriye’nin zaten ağır silah ve hava gücünü yerle bir ettikleri her köşesine saldırıyor. 16 Temmuz’da









