Gazeteci-Yazar
Yarın, 11 Mayıs’ta Berlin’de bir program var. Avrupa Konseyi, kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasının 10’uncu Yılı münasebetiyle uluslararası bir toplantı düzenliyor. Ev sahibi Avrupa Konseyinin Dönem Başkanı sıfatıyla Almanya’nın Aile, Büyük Vatandaşlar, Kadın ve Gençlik Bakanı Franziska Giffey yapıyor. Türkiye yok. Şöyle diyelim, Türk hükümeti on yıl önce girişimcisi olduğu, bu sayede uluslararası camiada
Çin’in Ankara Büyükelçiliği 7 Mayıs tarihi itibarıyla Türkiye’ye 26 milyon doz Sinovac aşısı teslim ettiklerini açıkladı. YetkinReport’un sorularına isimlerinin saklı kalması kaydıyla yanıt veren Çin büyükelçilik kaynakları aşı teslimatında “yavaşlama” olduğunu kabul ederken, yavaşlamanın kasıtlı olmadığını, “siyasi bir nedene de dayanmadığını” söylediler.CHP Sözcüsü Faik Öztrak, 7 Mayıs’ta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya, daha önce, 600 milyon
Aslında hükümetin sessizce sona eren Müslüman Kardeşler odaklı Orta Doğu-Kuzey Afrika siyasetini, Mısır, Libya ve sıradaki İsrail odaklı yazmayı planlıyordum. Onu sonraya bırakalım, acelesi yok, hükümetin de önünde alacak daha çok viraj var. Ama Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 6 Mayıs’ta Berlin’de Almanya Dışişleri bakanı Heiko Maas ile ortak basın toplantısında “Turistin görebileceği herkesi mayıs sonuna
Estonya sendromunun ne olduğuna geleceğim, önce halimize bakalım, eskilerin deyişiyle “hâli pür melâlimize”, yani “kederli” halimize.AK Parti yayın organı gibi çalışan gazete ve televizyonlar daha kapanmanın dördüncü gününde, henüz günlük kovit ölüm sayıları 300-350’lerde seyrederken açılma planları yayınlamaya başladı.Salgın yönetimi, ya da sağlık bakanı yapmıyor kapanmanın son bulmasına dair açıklamaları. Turizm Bakanı Mehmet Ersoy yapıyor.
ABD Başkanı Joe Biden’ın “Ermeni Soykırımı” demesiyle Türkiye’de esen 24 Nisan fırtınası çabuk dindi. ABD Başkanlarının “S” sözcüğünü kullanmaması, yıllardır Türk dış politikasının birkaç temel amacından biri olmuştu. Biden’ın İngilizce “genocide – soykırım” deyip durumu ABD mahkemelerince yasallık kazandırması halinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın buna sert tepki vereceği söyleniyordu. Bu durumda daha önce Süleyman Demirel’in yaptığı
“1 Mayıs özgürlüğün olmadığı ülkelerde, kapalı toplumlarda, kapalı rejimlerde kutlanamaz” diyor. Sonra başka ne diyor? Aksi halde diyor, “Resmi devlet törenine dönüşür”.Kim söyledi bu sözleri? Hayır, bilemediniz. Bu sözleri Devrimci İşçi Sendikaları (DİSK) Başkanı Arzu Çerkezoğlu söylemedi. Söylese bir ihtimal kapısına dayanan polislerle soluğu savcının karşısında alırdı. “Sen Türkiye’de özgürlük yok demek mi istiyorsun?” diye.Bu
27-29 Nisan’da Cenevre’de yapılan Kıbrıs görüşmelerinden ortak zemin çıkmaması, tarafların “anlaşamamakta anlaşması” zaten sürpriz değildi. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in gözetiminde yapılan “gayrı resmî” görüşmelerin, aslında Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini tanımadıkça “resmî” görüşmelere dönüşmesi sürpriz olurdu. Ancak Cenevre görüşmelerinde rüzgârın yön değiştirmeye başladığı söylenebilir. Gelişmelere yakın kaynaklara göre, görüşmelerde İngiliz ve Kıbrıs Rum
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’si giderek daha çok örnekle bir ayrıcalık ve çifte standartlar ülkesine dönüşüyor.Uzatmadan ayrıcalık ve çifte standart örneklerine gireceğim.• Aşı tedariki skandala dönüşüyor: Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 28 Nisan’da, yani kovit salgını önlemleri başlamadan bir gün önce eldeki Biontech aşı miktarının yeterli olmadığını adeta itiraf etti. Binlerce kişinin ikinci Biontech aşı randevusu ertelendi.
Aslında şunu söylemek daha doğru: Kıbrıs görüşmelerinden Avrupa Birliğinin hayalini kurduğu bir sonuç beklemeyin.O tren Kıbrıs Rum topumu 24 Nisan 2004’teki halkoylamasında o zamanki BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından sunulan “yeniden birleşme” planına “hayır” dediğinde kaçtı. Dahası Türkiye’ye verilen sözlerin tersine, ödül olarak AB üyesi yapıldı. Hem de Kıbrıslı Türkler istemediği halde onları da









