Gazeteci - Yazar
BM Kıbrıs Özel Temsilcisi María Ángela Holguín Cuéllar’ın açık mektubunu okurken, ironinin tadını çıkarmamak elde değil. Altı aylık bir çabanın ardından Holguín, Kıbrıs sorununun çözümü için “farklı düşünmemiz gerektiği” sonucuna varıyor. Gerçekten mi? Onlarca yıldır apaçık ortada olan bir gerçeği anlamak için altı ay mı gerekiyor? Holguín, 10 Temmuz’da BM Genel Sekreteri António Guterres’e raporunu
Türkiye, uzun yıllar genç nüfusuyla ve ucuz iş gücüyle yabancı doğrudan yatırımlar açısından avantajlı bir ülke olarak görülüyordu. Ancak son araştırmalar, bu durumun değiştiğini gösteriyor. İktidar mensuplarının sıklıkla dile getirdiği “Sanayicilerimiz Suriyelilerin geri gönderilmesini istemiyor, dönerlerse çarklar durur” ifadeleri ve Tarım Bakanı’nın “Afganlılar olmasa çoban bulamayız, hayvancılık sıkıntıya girer” demeci, bu değişimin göstergesi olarak değerlendirilebilir.
Kıbrıs görüşmeleri, yıllardır çözüme ulaşamayan bir süreç olarak iki toplum arasında derin ayrılıkların ve siyasi çekişmelerin sahnesi olmaya devam ediyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin’e ilettiği 3D (doğrudan uçuş, doğrudan ticaret, doğrudan temas) talebi, müzakerelerin geleceği açısından önemli bir dönüm noktası
Enflasyonun yüksek olduğu, hatta Türkiye gibi tüm söylemlere rağmen bir türlü kontrol altına alınamayan ülkelerde, ücretli kesimin gelirlerinin yaşam standardını, temel insani ihtiyaçlarını koruyacak şekilde ayarlanması toplumsal barış için şarttır. Cumhuriyet Halk Partisi lideri Özgür Özel’in yakın dönemde emekli maaşlarının düzeltilmesiyle ilgili olarak söylediği gibi, ya halkın sesi duyulur gereken yapılır, ya ülke önce toplumsal
Türkiye ve Kıbrıs’taki son siyasi gelişmeler, uzun süredir devam eden kutuplaşmadan daha normalleşmiş bir siyasi ortama doğru kayma çabalarını ortaya koymakta. Türkiye’de yerel seçimlerin ardından iktidar partisi AKP ile ana muhalefet partisi CHP arasında bir süreç başlatıldı. Benzer bir süreç de Kıbrıs’ta yaşanmakta; AKP, beş yıl aradan sonra KKTC’nin ana muhalefet partisi Cumhuriyetçi Türk Partisi
İsrail-Filistin çatışmasının kökleri, rakip ulusal hareketlerin yaşandığı 20. yüzyılın başlarına kadar uzanmaktadır. İsrail Devleti’nin 1948’de kurulması ve ardından yaşanan Arap-İsrail savaşları önemli ölçüde yerinden edilme ve gerginliğe yol açmıştır. Akdeniz kıyısı boyunca uzanan dar bir kara şeridi olan Gazze, büyük bir Filistinli mülteci nüfusuna ev sahipliği yapmaktadır. İsrail’in Gazze’yi işgal ettiği 1967’deki Altı Gün Savaşı‘ndan
Her konuda aynı ifadeleri büyük bir başarıyla farklı anlamlarda kullanmayı başarmada ustalaşan Kıbrıs’taki taraflar, 1964’ten beri dura kalka devam eden Kıbrıs toplumlararası görüşmeler sürecinin Kıbrıs’ta çözümü neden bir türlü gerçekleştiremediğini de çok farklı şekillerde izah etseler de artık uluslararası gözlemciler bile çözümün önündeki en büyük engelin Birleşmiş Milletler’in parametreleri olduğu görüşünde birleşmeye başladılar. Adada görev
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 20 Eylül’de New York’ta Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile de görüştü. Görüşmede 5 Eylül’de Ankara’da buluşan Dışişleri Bakanları Hakan Fidan ve Yorgo Gerapetritis’in çizdiği “olumlu gündemden” Akdeniz’de göç ve doğal afetlerle ortak mücadeleden söz edildi, Kasım ayında bir Güven Artıcı Önlemler toplantısından ve 7 Aralık’ta Selanik’te Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Toplantısı gündeme
Kıbrıs Rumlarını bir telaş sardı. Rusya’nın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti topraklarında konsolosluk hizmeti verecek bir ofis kuracağı haberlerinin Moskova tarafından da resmen değilse bile “güvenilir” kaynaklarca doğrulanması, KKTC Rusya tarafından tanınıyor mu paniğine yol açtı. Halen KKTC topraklarında yaşayan vatandaşlarına yönelik konsolosluk ve sair diplomatik talepleri karşılamak üzere başta İngiltere, Almanya olmak üzere birçok ülke
Kıbrıs’ta yeni bir çözüm süreci ihtimalini ortaya çıkaran gelişmeler sadece ABD Senatörünün geçen hafta -ilk defa- doğrudan KKTC’nin Ercan Havalimanına inmesi, daha doğrusu bunun kamuoyouna açık yapılması değil elbette. O konuya geleceğiz ama önce bir manzaraya bakalım. Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin 55 bin can kaybı yanı sıra Türkiye’deki ekonomik krizi derinleştirici etkisi, buna rağmen