CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Dünya Gazetesi yazı işleri ekibi ile bir araya geldiği toplantıda, iktidara geldiklerinde izleyecekleri enerji politikası hakkında ipuçları verdi ancak daha kapsamlı açıklamalara ihtiyaç var. Şanlıurfa ziyareti sırasında bölgenin taşlık arazisi üzerinde güneş kollektörlerinden elektrik üreterek çiftçilere ücretsiz satma vaadi her ne kadar Cumhurbaşkanı tarafından “yapılamaz” olarak nitelense de, Kılıçdaroğlu’nun güneş
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 2 Şubat günkü toplantısında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Osman Kavala için verdiği tahliye kararına uymadığı gerekçesiyle Türkiye aleyhine başlattığı “ihlal sürecini”, üyelik yaptırımları yolunda devam ettirme kararı aldı.İhlal edildiği öne sürülen, Türkiye’nin de imzacısı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesidir.Ortada utanç duymamızı gerektiren üç durum var. Birincisi: susturma davaları İlk utanç
Dün, 1 Şubat günü sosyal medyada daha çok Whatsapp üzerinden dolaşıma sokulan bir metin vardı. Bana herhalde elli ayrı yerden geldi. Daha ilk okuyuşta sahte olabileceğine dair pek çok iz vardı ama metin özellikle AK Parti muhalifi kesim için hazırlanmış gibiydi ve pek çok kişi de anlaşılan inanmak istiyordu. Bana ileten tanıdıklarımın pek azı “doğru
Türkiye’nin gündemi çok yoğun, belki pek çoğunuzun takip etmeye fırsatı olmadı ama yurtdışında fikir ve fikri yayma özgürlüğü konusunda muazzam tartışmalar yaşanıyor. Internet’te Neil Young ve Spotify kelimelerini aratırsanız konunun ne kadar dallanıp budaklandığını rahatlıkla görebilirsiniz. Normalde en önemli konular bile birkaç gün içinde unutulurken internet alemi yaklaşık bir haftadır konuyu hararetle tartışıyor. Bence de
Sadece elektriğe zam yaparken az tüketim hesabını elektrik şirketlerinin arzusu üzerine güya yanlış yapıp, tepkiler üzerine 150 kilovatsaat sınırını 210 kilovatsaate çıkarma dönüşünden söz etmiyorum. Erdoğan’dan İtiraflar derken daha sistemik yanlışlardan da söz edeceğim. Dökülüyor tel tel dökülmekte olan saptamasındaki iddianın hakkını vermek gerekiyor.Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 31 Ocak kabine toplantısı ardından itiraflar dizisi olarak da
Altı siyasi parti, CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti bir araya gelip bir Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Önerisi hazırladı; ve içindeki maddelerden birisi, YÖK’ü kaldırıp üniversiteleri özerk hale getirmek. Ben bu öneriyi büyük bir memnuniyetle karşıladım. Pek çok kişi ise bunun olacağına inanmıyor. Bazıları ise “partiler önerilerinin altını doldursunlar” diyorlar.
Ve tabii yeni propaganda ve karşı-propaganda taktiklerini de eklememiz lazım Kürt seçmene ve bürokrasiye yönelen CHP faaliyeti başlıklarına.Son örneğini 30 Ocak akşamı gördük. Cumhurbaşkanı AK Parti lideri Tayyip Erdoğan’ın Trabzon’da bir çocuğun kürsüden mikrofonla CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na “Hain” demesine ve kendisi için oy istemesine izin verdiği akşam, Kılıçdaroğlu bir Twitter yayını daha yaptı. Kendisine
İstanbul’a kar yağdı ve Türkiye ikiye bölündü. Ama olan İstanbulluya oldu. Zira olağandışı kar yağışına karşı belediye de hükümet de yetersiz kaldı. Kar mağduru vatandaşların görüntüleri üstüne bir de Ekrem İmamoğlu’nun yediği balık gelince ortalık karıştı. Tam bu tartışmaların ortasında, içine düştüğümüz kar bir yana, Türkiye korkunç bir algı savaşının ortasında buldu kendini. Biz de,
Güncel siyaseti zaman zaman fotoğraflardan, video kayıtlarından okumaya gayret ediyorum. Beyan ve rakamların ötesinde gelişmelere daha nesnel bakmama imkân verdiğini düşünüyorum. Örneğin 29 Ocak’ta Adalet Bakanlığındaki devir teslim töreninde çekilen yukarıdaki fotoğrafın Ankara’da bir süredir yayılmaya başlayan “kaçan kurtuluyor” algısını güçlendirdiğine inanıyorum. Her algı gerçek olmayabilir ama algı bu ve siyaset de algılar üzerinden yürüyor.Belki
Olması kaçınılmaz olan oluyor. Sağlık Bakanlığının eksiklikler ve hatalarla dolu veri sistemi bile vaka sayılarının ve ölümlerin arttığını gösteriyor. Hani şu Bakan Farherttin Koca’nın yüreğini “Covid-19 bitiyor” umuduyla dolduran omikron varyantıyla ilgili olanlar…İnsan göstere göstere gelen bu Omikron dalgasının ve korkarım daha da artacak olan ölümler karşısında salgını yönetmekle sorumlu olanların geç de olsa bir









