Gece gündüz Türkiye Müzik sanat kitap yemek sinema: Müzik ve sanat festivallerinden kitaplara, arkeolojiden yemek kültürüne, sinemadan sokaklara dek Türkiye’nin zenginliklerine dair yazılar.
Prof. Dr. Yelda Ongun, Doç. Dr. Sezgin Mercan Kıta Avrupası’nda yabancılara yönelik hak ve özgürlüklerle ilgili gelişmelerin önemi aşırı sağ hareketlerin yükselişe geçmesi ve iktidara talip olmasıyla birlikte iyice artarken, hak ve özgürlükler konusunda tarihten gelen sembolik bir konuma sahip İngiltere’deki durum da ayrı bir önem kazandı. Başkent Üniversitesi bünyesinde hazırlanan ve İngiltere’deki hak ve
Nisan ayında Üsküdar Belediyesinden Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan Faruk Yakaryılmaz’ın başında olduğu Boğaziçi Üniversitesinin Bilgi İşlem Daire Başkanlığının bir ihale yapacağını daha önceki yazılarımızda yazmış, ihaledeki bazı noktalara dikkat çekmiştik. Örneğin, ayrı ayrı alım yapılması gereken kalemleri tek potada toplayarak rekabetin engellenmesinin kanuna aykırı olduğunu belirtmiştik. Ayrıca o ihalenin açılış verilerine bakarsak usulen 4 milyon TL
Bugün okuduğum bir haber Danimarka iklim hareketinin, ulusal seçimlerden çok kısa bir süre önce Kopenhag’da 50.000 kişiyi harekete geçirmeyi başardığını söylüyordu. Umalım ki iklim eylemi insanların oylarında yerini alsın. Çünkü gezegen önemli bir eşikte ve ülkemizde iklim değişimi ve biyoçeşitlilik söz konusu olunca gerekli toplumsal normlar yeterli düzede yerleşmiş görünmüyor. Bu normlara ihtiyacımız var çünkü
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 28 Ekim’de iki saatlik konuşmasının bir buçuk saatini “dili geçmiş zamanla” aktardığı faaliyetlerin oluşturduğu “Türkiye’nin 100 yılı başlıyor” programını sabırla dinledik. Bu konuşma tam da Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yüzyılının bittiği, ikinci yüzyılına adım attığı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı öncesinde yapıldı. İlk yüzyılın 20 yılını iktidarda geçiren AKP, yeni bir başlangıçtan bahsederken, bu yüzyılı
Günümüz politik sisteminde en çok önemsememiz gereken sorunları hiçbir şekilde konuşmuyoruz. Türkiye’de ne iktidar ne de muhalefet ne biyoçeşitlilik krizini, ne iklim krizini konuşuyor. Bu problemlere yönelik bir plan var mı? Bunu da kimseden duymadık, dolayısıyla bilmiyoruz. Ancak unutmamız gereken bir şey var ki, yaşadığımız gezegen 30 yıl sonra bugünkü halinden uzak yaşanmaz bir gezegen
Ülkenin üçte birini sular altında bırakan Pakistan’daki dünyanın gördüğü en yıkıcı sellerden biri ile Birleşik Krallık ve Avrupa’da rekor kıran sıcaklıkların görüldüğü bir yazın ardından Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi (COP 27) bu yıl 6-18 Kasım 2022 tarihlerinde Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde düzenlenecek. Geçen yıl, Glasgow’da ülkeler küresel ısınmayı sanayi öncesi seviyelerin 1,5°C üzerinde sınırlamayı yeniden
Kurtuluş Savaşını resmen bitiren, Cumhuriyetin kurulmasının önünü açan Mudanya Mütarekesinin önemi, imzalanışının 100 yıl dönümü olan 11 Ekim’de düzenlenen “Barış Yolu Ödülü Töreni” ile bir kez daha vurgulandı. Mudanya Belediyesi’nin düzenlediği törende 100. Yıl Barış Ödülünün ilk sahibi, Mudanya görüşmelerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni temsil eden ve bir yıl sonra kurulacak Cumhuriyetin ikinci cumhurbaşkanı olan
Bugün yaşadığımız gezegende tek türle temsil edilen tek organizma insan, yani Homo sapiens. İnsan türleri bugüne kadar gezegende toplam 14 farklı türle temsil edilmiştir. Ancak, Dünya’ya yayılmaya başladığımızdan bu yana diğer insansıları ortadan kaldırdık ve artık gezegendeki tek insan türü olarak yaşıyoruz. Artık gezegendeki diğer türler için bir tehdit gibiyiz. İnsanın olmadığı bir Dünya’da yok
İyi yönetişim bir kültür ve bu kültürün yayıldığı iklimdir. Bu kavram aslında bu toprakların hiç de yabancı olmadığı bir kavram. “Sen sana ne sanırsan ayruğa da onu san. Dört kitabın manası budur, eğer var ise” diyen Yunus Emre’den; iyi ahlak, yardımseverlik, kardeşlik gibi meziyetleri barındıran Ahilik’ten ayrı düşünülemeyecek bir “birlikte iyi yaşama kültürü ve o
Geçtiğimiz günlerde TEMA Vakfı’nın paylaştığı bir bilgi dikkatimi çekti: “Yeşil Yol Projesi’nin İptal Kararı Kaldırıldı!” Karadeniz Bölgesi’nde, 9 ilin yaylalarını birbirine bağlayarak yaşam alanlarına zarar verecek olan yaklaşık 2.600 kilometre uzunluğundaki “Yeşil Yol” projesi ilk olarak 2011 yılında hazırlanan Çevre Düzeni Planı içerisinde yer almış, TEMA Vakfının açtığı dava neticesinde Danıştay “kesin hüküm” niteliğinde bir