Hemen tekrarlayalım: Yunanistan ve Avrupa Birliği (AB) ile diplomatik uzlaşma yoluyla yumuşama ekonomiyi düzeltmez, orada başka ağır sorunlar mevcut, ama eğer düzeltici adımlara niyet varsa nefes aldırır. Neticede dolar 7,7 avro 9 lira sınırına dayanmış durumda. ABD Büyükelçisi David Satterfield’ın Covid ortamında “Borçlarınızı ödemezseniz şirketler ilaç göndermeyi kesebilir” uyarısında bulunduğu bir durumdayız. Bu ortamda Türkiye’nin
Hayal Kırıklığı Eğer önceki kuşak Türk liderler ve Avrupa Birliği (AB) Devlet Adamları, yani 1963 Ortaklık Anlaşması ve 1971 Katma Protokolü gerçekleştiren kuşak, Türkiye-AB ilişkilerinin bugünkü halini görseydi muhakkak ki derin bir teessüre kapılırdı. Türkiye’nin AB ile sanayi mamullerinde hemen yarım yüzyıldan bu yana her iki tarafın avantajına işleyen bir Gümrük Birliği var. Fakat bu Gümrük Birliğini
Yaz genellikle rahatlama ve dinlenme mevsimidir. Aynı zamanda diplomatların en çok korktuğu dönemdir. Tarihe baktığınızda çoğu savaş ve çatışma Ağustos ayında başlamıştır. Bu nedenle Doğu Akdeniz’de ihtilaflı bölgelerde birbirine yakın seyreden Türk ve Yunan savaş gemileri ile yaşananlar alarma neden oldu. Yeni bir çatışmayı ateşleme endişesi oluştu. Neyse ki şimdilik soğukkanlı tutum galip geldi. Tarihin
Yukarıdaki fotoğraf dün Millî Savunma Bakanlığı tarafından yayınlandı. Türk petrol ve gaz arama gemisi Oruç Reis’in hem Türkiye hem Yunanistan tarafından Ekonomik Münhasır Bölge (EMB) ilan edilen Kıbrıs’ın güney batısındaki sularda 5 Türk savaş gemisi eşliğinde seyredişini gösteriyor.Gemiler 10 Ağustos itibarıyla Antalya limanından açıldı. Aynı anda Türkiye 23 Ağustos’a kadar sürecek NAVTEX duyurusunu yaptı, yani
1 Temmuz 2020 itibarıyla Avrupa Birliği (AB) dönem başkanlığını yüklenecek olan Almanya, başta öteki AB Ülkeleri olmak üzere, ABD, Çin, Rusya gibi ülkeler ve Türkiye tarafından da yakından izleniyor. Çünkü, Çin ve Rusya konusunda Almanya’nın ve AB’nin takınacağı tutum, Korona sonrası AB ülkeleri arasında baş gösteren güvensizlik ortamı gibi bir dizi sorun gündemi işgal ediyor.
Özellikle gençlere hatırlatmak lâzım: AK Parti 2001’de kurulduğu zaman, bugünkü gibi devletin ta kendisi olarak işsizlikten eğitim sorunlarına dek karşılaştığınız sorunların sorumlusu değildi. Kurulduğu zaman en keskin muhalefetti. Hatta Türkiye’de İslamcı siyasetin simge ismi olan Necmettin Erbakan’dan kopmadan önce, Millî Görüş hareketi içinde -ister inanın ister inanmayın- “Yenilikçiler” olarak biliniyorlardı. Yenilikçi olmalarının nedeni Erbakan’ın iki
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Avrupa Birliği’nin (AB) 70’inci kuruluş yıldönümü münasebetiyle 9 Mayıs tarihinde AB’ne bir mektup göndermesi ve mektubunda korona virüsüyle mücadele kapsamında birlik olma daveti yaparak, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliği için de çağrıda bulunması, üzerinde önemle durulması gereken bir gelişme. Cumhurbaşkanı, müzakere sürecinde karşılaştığımız tüm zorluklara rağmen AB’ni stratejik hedef gördüğümüzü belirtiyor
Pandeminin yarattığı yeni koşullar, uluslararası politikanın değişim hızını daha da arttırmışa benziyor. Bu doğrultuda Avrupa Birliği’nin ilke olarak 9 Mayıs 2020’de başlayacakken Eylül’e ertelenmiş olan Avrupa’nın Geleceği Konferansı global denge arayışlarının bir diğer önemli sürecine işaret ediyor. AB’nin kuruluşundan bu yana 6’lardan bugün 27’lere ulaşmış olmasının işlevsel olarak hem içerde hem de dışarıya yansımasında önemli
Beş saygın Avrupa düşünce kuruluşu, geçen ocak ayında yaptıkları açıklamayla (1) bu yılın ilkbaharında Avrupa Birliği’nin (AB) geleceği konusunda büyük bir konferans toplanacağını ilan etti. Açıklamada, geniş katılımlı bu konferansın bir önceki Komisyon Başkanı Jean-Claude Junker ve Fransa CB Emmanuel Macron’un 2015 ve 2018 yıllarında yaptığı kamuoyu danışmalarının ışığında düzenleneceği bildiriliyor ve sonuçlarının 2024 Avrupa
Almanya Federal Anayasa Mahkemesinin 5 Mayıs’ta aldığı bir karar, sadece Almanya değil Avrupa çağında Avrupa Birliği (AB) ile mali egemenlik tartışması başlattı. Mahkeme, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) Covid-19 salgını nedeniyle durumu daha da kötüleşen AB ülkelerinin ekonomilerine destek olmak üzere uyguladığı tahvil alım programının Almanya Anayasasına uygun olmadığına hükmetti. Böylelikle Anayasa Mahkemesi, hükümetten bağımsız karar