Başlık günümüze dair çok şey çağrıştırıyor. Yargının adalet dağıtmamasından tutun da milyarlarca liralık vergi borçları bir kalemde silinirken asgari ücretten sağlıkta katkı payı alınmasına kadar. Diyanet İşleri Başkanlığının bir yandan halka ucuz sebze için akşam pazarını ve itaatkâr olmayı öğütlerken debdebe ve israfın yaşayan örneği olmasına kadar. Sonra, yasadışı Fethullah Gülen örgütlenmesinin 2003-2013 arasında devletin
Osman Kavala, Gezi Parkı protestoları yoluyla hükümeti devirmeye kalkıştığı suçlamasıyla 840 gün hapis tutulduktan sonra beraat etmesinden bir gün sonra, 19 Şubat’ta, bu defa 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimine katıldığı iddiasıyla yeniden tutuklandı. Hapiste tutulmaya devam etti. Bu durum içeride ve dışarıda davayı yakından izleyen çevrelerin tepkisine neden oldu, yargı bağımsızlığı tartışmalarını alevlendirdi. Oysa
CHP uzun yıllardır devlet yönetiminde değil. Bir CHP’liyi son olarak başbakanlıkta Bülent Ecevit hükümetinin düştüğü 12 Kasım 1979’da gördü Türkiye; nüfusumuzun yarısı daha doğmamıştı o tarihte. Arada CHP’nin önceki lideri Deniz Baykal’ın Başbakan Yardımcılığı var, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’in Başbakanlığında 30 Ekim 1995 ila 6 Mart 1996 arasında; beş aylık bir şey işte. Soldan
İlker Başbuğ olayı bir grup AK Parti milletvekilinin 7 Şubat günü suç duyurusunda bulunmasıyla yeni bir boyuta sıçradı. Aslında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 5 Ocak günü AK Parti Meclis Grubundaki konuşmasında bütün milletvekillerinin Başbuğ aleyhine dava açmasını istemişti ama kamuoyuna yansıyan şimdilik yedi isim söz konusu; kimler olduğuna birazdan geleceğiz. Daha önce, yine AK Parti döneminde,
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile 24 Ocak’ta İstanbul’da görüşmesi ardından, Merkel’in Sözcüsü Steffen Seibert, Twitter hesabında şunları söyledi: “Türk hükümetine Suriye’den gelen mülteciler konusunda yardımı sürdürmek istiyoruz. Türkiye’nin yaptıkları kayda değer. Bu konuda teşekkür ederim.” Merkel böylelikle Alman kamuoyuna, Türkiye’nin Almanya ve Avrupa Birliği (AB) genelinde hem Orta Doğu ve Doğu Akdeniz
“Dünyaya fâtih olmaz zulüm ile rezalet Yeryüzünün fatihi, adalettir, adalet!” Deneyimli gazeteciler Emin Çölaşan ve Necati Doğru’nun meslek hayatlarının önemli bir bölümü, Fethullah Gülen ve onun gibi insanların dini inançları üzerinden yasadışı siyasi ve mali örgütlenme peşindekilerin aleyhine haber yapmak, yazı yazmakla geçti. İstanbul 37’inci Ağır Ceza Mahkemesi 27 Aralık günü Emin Çölaşan ve Necati
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Sözcüsü İbrahim Kalın’ın Deutsche Welle’de gazeteci Tim Sebastian’ın sorularını yanıtlarken izlediğimde doğrusu meslektaşımı kıskandım. Soruş şeklini değil gerçi; bu anlamda Kalın’ın kendisini, agresif üslubu belli olan Sebastian’ın karşısına çıkmasını cesurca dahi buldum. Ama İbrahim Kalın, ya da herhangi bir devlet yetkilisi Türkiye’de bu soruları soracak bir gazetecinin karşısına çıkar mıydı? Çıkacak olsa,
Geçen yıl istihbarat ve güvenlik konularında konuşmam istenen bir toplantı sırasında zor ve çok isabetli bir soru geldi. Şimdiye dek merak edip araştırdığım, ama çözemediğim konular arasında sadece bir tanesini öğrenme imkânım olsa, hangisini seçerdim? Tereddüt etmeden yanıt verdim: 4 Mayıs 2007 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’da, Dolmabahçe’deki Başbakanlık binasında Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt