Önce 126 emekli büyükelçinin 1936 Montrö (Montreux) Boğazlar Sözleşmesinin iptali ihtimaline karşı çıkan -daha önce yayınlanmış- toplu açıklaması yeniden gündeme geldi. Sonda da 103 emekli amiralin bildirgesi. Emekli büyükelçilerin açıklamasına hükümet kanadından o kadar sert bir tepki gelmedi. Yalnızca son Montrö tartışmasının açılmasına -bir gazetecinin sorusu üzerine- vesile olan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, onu demek
Diplomasiyi ulusal çıkarların barışçıl araçlarla gözetilmesi olarak tanımlar, uluslararası ilişkiler disiplininde klasik realizmin kurucusu, Hans J. Morgenthau. Dışişleri, dış politikanın şekillendirildiği beyin-komuta merkezi ise diplomatik temsilciler de onun gözleri, kulakları ve ağzı; hatta parmak uçlarıdır. Ülkelerini yabancı topraklarda temsil etmekle görevlendirilen diplomatlar, dış politikanın sahada icra edilmesini sağlarken devletler arası ilişkileri özenle dokur, aşınan bağları
MHP lideri Devlet Bahçeli, Alaattin Çakıcı’nın CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na hakaret ve tehditlerine arka çıktığı Meclis Grup konuşmasında ASALA meselesini yeniden açtı. Çakıcı’yı “ASALA terör örgütünün peşine düşmüşlerdi” gerekçesiyle savundu. Bir vatandaşın bir terör örgütüne karşı güvenlik operasyonlarında kullanılmış olması ona bir başka vatandaşa -ki Türkiye’nin kurucu ve ikinci büyük partisinin genel başkanıdır- hakaret ve
Akreditasyon sözcüğü günlük lisanımıza 28 Şubat sürecinde girdi. Genelkurmay gazetecileri “akredite” etmeye başladı. Yani öyle her gazeteci gidip Genelkurmay faaliyetini izleyemiyor, sadece “akredite”, yani denk, güvenilir, ehil olanlar izleyebiliyordu. Buna karşın Refahyol Başbakanı Necmettin Erbakan da Başbakanlık faaliyetini izleyecek gazetecileri akredite etmeye başladı.Bu akredite olma meselesi sonra hemen hemen her kuruma yayıldı ve iktidar sahipleri
Kuvvetler ayrılığı ile başlayalım. Yayına hazırlanan “Meraklısı İçin Darbeler Kitabı”ndan küçük bir tadımlıkla başlayacağız, bazı isimleri kitaba bırakarak. Sonra hâkim, savcı ve düğün gecesine geleceğiz.12 Eylül 1980 askerî darbesinin en koyu günleriydi. Darbenin en yetkili isimlerinden birisi, bir diğerinin makam odasına gitti. “Bütün kuvvetlerin birlik içinde kontrolümüz altında olduğu” yolundaki açıklamalarının yanlışlığından bahsetti. O böyle
14 Temmuz 2020 günü TBMM’de görüşmeler yapılıyor. Konu 15 Temmuz programı. AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş konuşuyor. Konuşmasında “Sayın Fethullah Gülen” diye hitap edince, oturumu yöneten AK Partili Süreyya Sadi Bilgiç kendisini uyarıyor: “Sehven (yanlışlıkla) Sayın Fethullah Gülen dediniz, düzeltiniz” diyor. O da “Genel Kurul’dan özür diliyorum. Dil sürçmesi. Muhalefet laf atınca insicamınızı (söz
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından İstanbul Emniyet Müdürlüğünden alınarak Emniyet Genel Müdür yardımcılığına atanan Mustafa Çalışkan, atama üzerine YetkinReport’un sorularını yanıtladı. “Beş yıl önce bu göreve geldim ve İstanbul’u alnımın akıyla, ismime bir kara çalınmadan gelecek arkadaşıma teslim etmeyi Allah bana nasip etti” diyen Çalışkan, emekliliğini isteyebileceği yolundaki spekülasyonlara karşı şunları söyledi:• “Beni beş yıl önce
Bekçi Kanunu TBMM Genel Kurulunda AK Parti ve MHP oylarıyla 11 Haziran’ın ilk saatlerinde kabul edildi. Böylece Türkiye’de 247 bin küsur polis ve 176 bin küsur jandarmaya, şimdilik 22 bin civarında daha silahlı kolluk kuvveti eklendi. Bekçi Kanununun ne getirdiğini şu bağlantıdan okuyabilirsiniz. Polis varken, 1974 yılında kaldırtılmış olan çarşı ve mahalle bekçilerine neden gerek
Son haftalarda muhalif seslerin bastırılması, sosyal medya hamleleri, kadınlara yönelik saldırılar ve gayrimüslimlere yönelik saldırılar paralel bir şekilde artışta. Bu artış, Türkiye’nin demokratik hak ve özgürlükler bakımından örnek aldığı Batı’daki değer kaybı, yeni deyimle “Batısızlık” ile paralel gidiyor. Benzeri bir süreci Avrupa Birliğinin (AB) Türkiye’nin üyelik umutlarını kırdığı 2005-2007 sürecinde de yaşamıştık. O zaman da
Türkiye’deki gayrimüslim toplum temsilcileri 9 ve 10 Mayıs tarihlerinde yayınladıkları bildirilerle muhtemel ırkçı saldırılara karşı endişe içinde olduklarını söyleyerek hükümetten gerekli önlemleri almasını istediler. Türk Yahudi Toplumu, Fener Rum Patrikhanesi ve Türkiye Ermeni Patrikhanesi tarafından yapılan açıklamaların ortak özelliği, geçtiğimiz hafta Gerçek Hayat dergisinde yapılan bir yayın.Gerçek Hayat dergisi geçen hafta “FETÖ’nün 100 Yıllık Hikayesi”