Hasan Nasrullah’ın ve 17 diğer üst düzey Hizbullah yöneticisinin öldürülmesi ardından İsrail’in, Lübnan’daki örütün askeri altyapısını ve liderliğini hedef alan sınırlı bir kara operasyonuna girişmesi, Orta Doğu’daki jeopolitik ve güvenlik dengelerini önemli ölçüde değiştirebilir. İran’ın en güçlü vekili olarak Hizbullah, Tahran’ın Lübnan, Suriye ve İsrail’e karşı etkisini sürdürmede kritik bir rol oynamaktadır. Hizbullah liderliğini hedef
İsrail ordusu, 28 Eylül’deki Beyrut’taki Hizbullah merkezine yönelik hava akınlarında Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı öldürdüklerini açıkladı. Hizbullah açıklamadan bir kaç saat sonra Nasrallah’ın “şehadetini” kabul etti. Son son otuz yıldır Orta Doğu coğrafyasında silahlı gücüyle en büyük devlet-dışı aktörlerden olan Şii örgütün liderinin öldürüldüğü böylece doğrulandı. Saldırı İsrail’in Lübnan’da Hizbullah’a son 10 gün içine vurduğu
Son iki günde İsrail’in Lübnan’a saldırılarında öldürülenlerin sayısı 500’ü, yaralananların sayısı da 1700’ü buldu. Kesin sayı vermenin de anlamı kalmadı çünkü her saat yeni bir çatışmanın yeni ölümlerin haberi geliyor. Bu saldırılara karşı Hizbullah’ın -çoğu Demir kubbe hava savunma sistemi tarafından engellenen- roket atışlarının İsrail’in yeni saldırılarına bahane vermek dışında pek bir etkisi yok. Lübnan
İsrail’in hem Hizbullah hem Hamas hem de Ramallah’daki Filistin yönetimine saldırıları aralıksız devam ediyor. Son olarak İsrail askerlerinin El Cezire televizyonunun Ramallah’taki bürosunu canlı yayın sırasında basarak -dört ay önce Kudüs bürosunu kapattığı gibi kapattığı haberi geldi. The Wall Street Journal gazetesi, Gazze’de ateşkesin ABD Başkanı Joe Biden döneminde mümkün görünmediğini söyleyen bir rapor yayınladı
Lübnan’da durum, İsrail’in son Hizbullah saldırıların yeniden gündeme getirdiği üzere çok karmaşık ve çok daha kanlı olabilecek durumlara evrilmek üzere. Bu kadarı Lübnan için bile fazla. Ayak seslerinin Lübnan’dan sonraki adresi Suriye olabilir. Hizbullah, Lübnan halkının izlemek zorunda kalacağı, istemediği bir savaşın içine mi çekiliyor? Lübnan, bünyesinde 18 ayrı etnik, dini, mezhebi barındıran, çok parçalı
Dünya, İsrail’in bilim-kurgu türü saldırısıyla büyük şaşkınlığa uğradı. Hala “şöyle mi oldu, böyle mi oldu” diye konuşuyoruz. Hizbullah’ın, İsrail’in gözetleme yeteneklerini engellemek için uyguladığı strateji tam ters tepti ve Hizbullah kendisini vurdu. Üstelik bu hamle ile, Hizbullah’ın yetersizliği ortaya çıktı. Ya da başka şekilde söylersek, teknolojiyi üretenlerle, (satın alacak paraları olsa bile) üretemeyenlerin arasındaki fark
İsrail 17 Eylül’de Hizbullah’ın örgütsel haberleşmede kullandığı çağrı cihazları patlatarak saldırısı ardından 18 Eylül’de de örgütün kullandığı el telsizlerini patlatarak Hizbullah’a ikinci darbeyi vurdu. Lübnan Sağlık Bakanlığı Beyrut’ta ilk saldırıda öldürülenlerin bir kısmının cenaze töreninde güvenliği sağlayan Hizbullah üyelerinin ellerindeki telsizlerin aynı anda patlatılması sonucu 20 kişinin öldürüldüğü 450 kişinin yaralandığını duyurdu. Çağrı cihazlarını bombaya dönüştürerek
Akşam saatlerinde Lübnan’da bulunan Hizbullah mensuplarının çağrı cihazlarının “aynı anda” patladığı, ölü ve çok sayıda yaralıların olduğu haberi ulaştı. Olaydan İsrail sorumlu tutuluyor. Ancak çağrı cihazları nasıl patlatıldı? Çağrı cihazları nasıl patladı? İlk etapta, çağrı cihazlarının hacklenerek, Lityum pillerinin bir yazılım ile patlatıldığı gibi bir yorum vardı. Ancak bu yorumu anlamsız hale koyan sorular şunlar;
Başta Beyrut olmak üzere Lübnan’ın dört bir yanında meydana gelen ve sayısı henüz saptanamayan patlamalarda en az 9 kişinin öldürüldüğü, 200’ü ağır olmak üzere 3000 (*) kadar kişinin yaralandığı bildiriliyor. Saldırının Hizbullah üyelerinin bir süredir İsrail gizli servisi MOSSAD’ın cep telefonlarına sızmasına karşı kullandığı eski usul çağrı cihazlarının “heklenmesi” ve tek tuşla hepsinin patlatılması şeklide