AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Güney Kore’den satın alınan dördüncü petrol ve gaz arama gemisine “Abdülhamid Han” adını verdiğini açıkladığı an içimden “Değişir o isimler” demek geçti. Beşincisi olursa ona da Sultan Vahdettin ismini koyarsa Osmanlı Hanedanı özlemine noktayı koymuş olur. İstanbul’da yabancı konukları ağırladığı muhteşem manzaralı tesisin adını da Vahdettin koymuştu
Rusya, Türkiye-Yunanistan arasındaki söz düellosunu açıkça “kayıkçı kavgası” olarak görüyor. Suriye’de hesaplar karıştı. NATO’da PKK tablosu bize söylendiğinden faklı. Hepsine geleceğiz. Ama madem “yanılsama ve gerçeklik” diye daha çok felsefe ve estetiği ilgilendiren bir başlık attık, hakkını vermek için önce iç politikaya dokunmamız gerekiyor. AK Parti’nin Teşkilat Başkanı Erkan Kandemir’in sözleri mükemmel bir yanılsama örneği.
En kötüsü Rusya-Ukrayna savaşının en azından bu yıl içinde bitecek gibi görünmemesi. Bütün göstergeler savaşın yaz boyunca daha da tırmanacağı, savaşan taraflarla birlikte dünyayı ve Türkiye’yi daha da yıpratacağı yönünde. Savaşın uzaması, küresel çapta ekonomik krizin derinleşmesi ve savaşa zaten ekonomik krizin ortasında yakalanan Türkiye üzerindeki etkilerinin daha da artması demek. Yaz başında en güncel
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ABD’li mevkidaşı Antony Blinken ile Vaşington’da yapacağı görüşmeye Ankara çok önem veriyordu. Sadece ABD ile Türkiye arasında, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması ardından 4 Nisan’da kurulan Stratejik Mekanizmanın bakanlar düzeyindeki ilk toplantısı olmasından kaynaklanmıyordu bu önem. Çavuşoğlu’nun Vaşington’da Blinken ile görüşmesi aynı zamanda Joe Biden’ın Ocak 2021’de Beyaz Sarayı devralmasından sonra iki ülke
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Dış ve Güvenlik Politikaları Danışmanı İbrahim Kalın ile Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal 25 Mayıs’ta İsveç ve Finlandiya’dan gelen iki heyetle toplantılar yaptılar. Önce teker teker, sonra üçlü halde. Konu, iki kuzey ülkesinin Rusya korkusuyla NATO’ya üye olmak için Türkiye’den onay alma talebi. Türkiye’nin koşulları belli: PKK ve türevlerine desteği somut adımlarla
“Bir avuç dolar” 1964 yapımı, Clint Eastwood’u yıldız yapan Western film. Silahşor, sınır kasabasına gelir ve kendisini iki hasım ailenin narasında bulur, olaylar gelişir. “Bir avuç dolar için” Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Cumhuriyetin 100’üncü yılının eşiğinde hem iç hem dış siyasette geldiği durağı maalesef gayet iyi anlatan bir ifade olabilir.Atatürk Havalimanının hisseleri satışa çıkarılan İstanbul Havalimanına
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 13 Mayıs’ta Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği başvurusuna olumlu bakmadığını söylemesi, Rusya’nın Şubat sonunda Ukrayna’yı istilaya başlamasından bu yana kapalı kapılar ardında devam eden ihtilafı açığa çıkardı. Avrupa Birliği üyesi olan ama NATO üyesi olmayan İsveç ve Finlandiya’nın Rusya korkusu ve ABD talebiyle NATO’ya üye olması projesi daha krizin ilk günlerinde
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sözcüsü İbrahim Kalın 13 Nisan’da Twitter üzerinden birbiri ardına iki yayın yaptı. Bu yayınların en önemli kısmı Türkiye’nin de “Yeni bir soğuk savaş dönemine girdik” saptaması yapmasıdır. Bu saptamaya bağlı olarak “bölgesel ittifaklar” dahil, “yeni dengeler kurulacak” saptaması da önemlidir, birazdan yakından bakacağız. Ancak bu açıklamayla Türkiye’nin -güvenlik ve savunma boyutu dahil-
Avusturya Şansölyesi Sebastian Kurz, 25 Temmuz’da Alman gazetesi Bild’e Afganistan kaçanların sığınması için Avrupa Birliği ülkelerindense Türkiye gibi “komşu” ülkelere gitmesi gerektiğini söyledi. Utanç verici bir beyan. Eminim Almanya’dan İsveç’e dek AB üyesi ülkelerdeki aşırı sağcı, ırkçı partilerin doğal lideri takdirini kazanmıştır Türkiye’yi AB’nin mülteci bekçisi yerine koyan bu çıkışıyla, ama utanç verici.Okuduğumda Nazizmin köklerinin
Mart başlarıydı. Koronavirüs Covid-19 dünyadaki meşhurların hepsine bulaşmış gibiydi. İngiltere’de Prens Charles, İran’da Meclis Başkanı Ali Laricani, Hollywood’dan Tom Hanks, Türkiye’den nam-ı diğer İmparator, Fatih Terim. Liste uzayıp gidiyordu. Sosyal medyada hemen üzüntülerle birlikte “bu virüs zengin, fakir hepimiz için tehlikeli, hepimize eşit davranıyor” mesajları dolaştı. Öyle miydi gerçekten? Virüsün kimsenin banka hesabını, ya da