Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun toplumsal uzlaşma konusunu görüşmeye başladığı bu dönemde, geçmişte defalarca olduğu gibi sadece “silahların susması” üzerine değil, toplumun bütün katmanlarında gerçek bir uzlaşma üzerine kafa yormamız gerekiyor. Çünkü barış, yalnızca bir anlaşma metninin ya da siyasi takvimin ürünü değildir; barış, toplumun kendi içinde yeniden konuşabilme, geçmişiyle yüzleşebilme ve geleceğine dair
Türkiye’nin PKK ile yürüttüğü barış süreci, kırk yıllık yıkıcı çatışma döngüsünü sona erdirme potansiyeline sahip. Ancak kalıcı bir barış inşa edebilmek için göz ardı edilemeyecek bir gerçek var: Kuzey Suriye’deki Kürt meselesi çözülmeden, Türkiye’deki barış sürecinin sağlam bir zemine oturması mümkün değil. Suriye’de bölgesel güç rekabeti Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde hem sınır güvenliği gerekçesiyle hem de
Anayasa, bir devletin sadece hukuki çerçevesini değil, aynı zamanda toplumsal mutabakatını, ortak gelecek vizyonunu ve siyasi meşruiyetini de belirliyor. Modern dünyada pek çok ülke, anayasalarını etnik kimlikler üzerinden değil, eşit yurttaşlık, hukukun üstünlüğü ve evrensel haklar temelinde şekillendirmeye çalıştı. Tabii ki bu her zaman mümkün olamadı: sorunlar yaşandı, yaşanıyor. Bugün hem gelişmekte olan ülkelerde hem
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Türkiye’nin 50 yılı aşkın süredir yürürlükte olan Kerkük–Yumurtalık Ham Petrol Boru Hattı Anlaşmalarını 20 Temmuz 2025’te Resmî Gazetede yayımlanan kararıyla 27 Temmuz 2026 itibarıyla sonlandırdı. Bu karar Irak hükümetinin 17 Temmuz’da Irak Kürdistan Bölgesel Yönetiminde üretilen (IKYB) bütün petrolün, devlet petrol şirketi SOMO’ya devri kararıyla birleşince, Ortadoğu’nun enerji diplomasisinde çok katmanlı bir
PKK’nın silah bırakıp siyasete dönmesi projesini MHP lideri Devlet Bahçeli yapmıştı. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ve MİT Başkanı İbrahim Kalın da Meclis’te oluşturulmayı bekleyen Komisyonun ilk görüşmelerini 21 Temmuz’da Bahçeli’yle yaptılar. Bu görüşmelerin öncesinde PKK yöneticilerinden Cemil Bayık, Abdullah Öcalan’ın İmralı’da rahat çalışma koşulları sağlanmadan “kimsenin kendilerinden silah bırakmayı beklememesini” istedi. Bir koşul daha var.
Cümlenin tamamı aslında şöyle: ABD ve AB dayısı, İsrail Ortadoğu’nun kabadayısı. Gazze, Ramallah, Lübnan’dan sonra Suriye’de hem ordusu hem vekil güçleri aracılığıyla egemenlik kurmak istiyor. İsrail, Suriye ve Lübnan’ın güneyindeki Dürzilerin, Şam’daki Ahmed el Şara yönetimiyle çelişkilerini kullanıp koruyuculuğunu üstlenerek Suriye’nin zaten ağır silah ve hava gücünü yerle bir ettikleri her köşesine saldırıyor. 16 Temmuz’da
15 Nisan’da geçirdiği kalp krizi ardından kaldırılıp ameliyata alındığı İstanbul Florence Nightingale hastanesinde 3 Mayıs günü “çoklu organ yetmezliği” nedeniyle 62 yaşında vefat eden TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, 4 Mayıs’ta Levent Barbaros Camiindeki Cenaze Namazı ardından İstanbul Zincirlikuyu mezarlığında toprağa verildi. Cenaze töreni öncesinde Atatürk Kültür Merkezinde (AKM) yapılan
Bu yazıya başladığım 3 Mayıs sabah saatlerinde uluslararası gözlemciler Şam üzerinde İsrail İHA’larının yeniden görüldüğünü haber veriyordu. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi 2 Mayıs’ı 3 Mayıs’a bağlayan gece İsrail savaş uçaklarının Başkent Şam ve Hama’ya yürüttüğü 20’den fazla saldırının şimdiye kadarki an ağırı olduğunu duyurmuştu. Lazkiye’den da İsrail saldırısı haberleri geliyordu. Özellikle Suriye’nin elinde kalan son
Ortadoğu’nun enerji haritası Türkiye’yi devre dışı bırakabilecek Irak-Suriye petrol boru hattı projesiyle değişebilir. Irak’ın 2003’ten bu yana pasif bekleyen Kerkük–Baniyas petrol boru hattını tekrar canlandırma kararı, yalnızca bir altyapı yatırımı değil; bölgedeki güç dengelerini sarsacak stratejik bir hamle anlamına geliyor. Türkiye, bu koridorun devreye alınması halinde hem transit gelirlerini hem de bölgedeki “enerji dağıtım merkezi”
Doktorlar 15 Nisan gecesi kalp krizi geçirerek tedavi altına alınan DEM Partili TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder’in sağlık durumunun ağırlaştığını ve “bir mucizeyi gerçekleştirmeye çalıştıklarını” açıkladılar. Önder ile birlikte PKK kurucu lideri Abdullah Öcalan ve hükümetle diyalog içinde “Terörsüz Türkiye”, ya da PKK’nın silahsızlandırılması projesinde rol alan DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan ise parti









