AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Güney Kore’den satın alınan dördüncü petrol ve gaz arama gemisine “Abdülhamid Han” adını verdiğini açıkladığı an içimden “Değişir o isimler” demek geçti. Beşincisi olursa ona da Sultan Vahdettin ismini koyarsa Osmanlı Hanedanı özlemine noktayı koymuş olur. İstanbul’da yabancı konukları ağırladığı muhteşem manzaralı tesisin adını da Vahdettin koymuştu
Türkiye, Rusya’nın Ukrayna işgalinde ateşkes ilan edilmesi için diplomatik temaslarını arttırdı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 6 Mart’ta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşecek. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Antalya diplomatik forumuna çağrısı Rusya yetkililer tarafından olumlu karşılanırken, Cumhurbaşkanlığı düzeyinde Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık ile görüşmeler sürdürülüyor. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın 5 Mart’ta yaptığı açıklamada
Rusya devlet başkanı Vladimir Putin Ukrayna’ya savaş açmak suretiyle, bir süredir savurmakta olduğu kabadayıca tehditlerin boş olmadığını gösterdi. Böylelikle, son yirmi yılın dünya siyasetine damga vuran ve eril siyasetin bir türü olan “kabadayı” ya da “delikanlı” siyaset (strongman politics) alanında çok ağır maliyetli bir performans sergiledi. Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açmasının elbette birden çok sebebi ve
Ukrayna krizi, anlaşmazlıklarda silaha başvurulmasına küresel plânda ciddi bir tepki olduğunu gösterdi. Hatta, sıcak çatışmanın tarafı olan ülkelerde dahi halk silah kullanılmasına şiddetli tepki veriyor. Örneğin, Rusya halkının sadece yüzde 12’si Ukrayna’ya yönelik askeri harekâtı destekliyor. Ukrayna’daki Rus askerlerinin silah kullanmaktan çekindikleri söyleniyor. Moskova’da savaş karşıtı yaygın sokak gösterileri devam ediyor. Yani, Rusya halkının büyük
Yakın geleceğimizin nasıl şekilleneceğini belirleyecek dört küresel oyuncu var: ABD, Avrupa Birliği (AB), Çin ve Rusya. “Mahşerin dört atlısı” olarak adlandırdığım bu oyuncular arasındaki ilişkiler, önümüzdeki dönemde dünya düzeninin alacağı şekil bakımından büyük önem taşıyor. Bugün için gelişmeler sürecin çok kutuplu bir dünya düzenine doğru evrilmekte olduğunu gösteriyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 4 Şubat’ta
ABD Başkanı Joe Biden’ın 9-10 Aralık tarihlerinde video konferans yoluyla toplayacağı Demokrasi Zirvesine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı da davet etmiş olsaydı, şimdi, şu günlerde Beştepe tarafından yürütülebilecek psikolojik propaganda faaliyetini hayal edebiliyor musunuz? Bu zirveyi çok önemsediğim için söylemiyorum; küresel ikiyüzlülüğün bir parçası olarak görüyorum. Ama bu günlerde, ABD’nin Erdoğan’ı kabul etmek zorunda kaldığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ardından ilk yurtdışı seyahatini, daha üzerinden bir ay geçmeden 9 Ağustos’ta Rusya’ya yaptı. Sen Petersburg’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştüler. Bundan iki hafta sonra da daha beş hafta önce kendi içinde birbirine düşmüş Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye topraklarına ilk askeri harekâtı Cerablus’tan başlatarak bir gövde
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan son on gün zarfında önce zoraki müttefikini, sonra da zoraki dostunu ziyaret etti. Ancak, ne zoraki müttefikinden ne zoraki dostundan istediklerini alabildi. Önce, BM Genel Kurul toplantısına katılmak üzere geçen hafta New York’a gitti. Ancak, asıl amacı ABD Başkanı Joe Biden ile görüşebilmekti.Böylece, Biden ile 14 Haziran’da Brüksel’de gerçekleştirdiği görüşmeyle kurmayı başardığı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in davetlisi olarak 29 Eylül’de Soçi’de yaptığı görüşmeyi stratejik önemde, yani iki ülkenin bundan böyle birbirleriyle ve bölgelerindeki ilişkileri etkileyecek önemde saymak gerekiyor. İki lider 2 saat 40 dakika sürdüğü açıklanan görüşmeden sonra basın toplantısı yapmamış olsa da görüşme öncesi söylediklerinin satır aralarını görüşmenin yapıldığı koşullarla birleştirince Erdoğan-Putin
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Amerikan CBS Televizyonu’na verdiği ve 24 Eylül günü yayınlanan mülakatında, Türkiye-ABD ilişkileri açısından oldukça önemli mesajlar verdi. Erdoğan’ın mesajlarının tonu, dikkat çekecek kadar sertti. Türkiye’nin Rusya Federasyonu’ndan ikinci paket S-400 hava savunma sistemi alımı ile ilgili soruyu Erdoğan, “Hangi ülkeden ne tür savunma sistemleri aldığımıza kimse müdahale edemez. Buna kimse karışamaz.