ABD Başkanı Donald Trump’ın Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile 15 Ağustos’ta Alaska’nın Anchorage şehrindeki Elmendorf–Richardson askeri üssünde yaptıkları üç saatlik konuşma bir bakıma İkinci Dünya Savaşının bitiminde 1945’teki Yalta Konferansıyla benzerlikler taşıyordu. Seksen yıl önceki konferansta ABD, Sovyetler Birliği ve İngiltere, Avrupa’dan taşmaya başlayan Alman Nazizmi ve Pasifikte Japon militarizmine karşı işbirliği yapmayı kararlaştırmışlar ve
Sahne Türkiye’de kurulsa muhtemelen “Asrın buluşması” diyecektik, Türk dış politikasının zaferi sayacaktık ama Trump-Putin Zirvesi Alaska’da yapılınca Türk medyasındaki ilgi sönüverdi. Türkiye Rusya’nın Ukrayna’ya savaşının başladığı 2022 yılından geçen aya kadar pek çok Rusya-Ukrayna buluşmasına ev sahipliği yaptı, fıkrada olduğu gibi “Zeytini yordu” ama çatalı zeytine batıran ABD Başkanı Donald Trump oldu. Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir
ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda Beyaz Saray’da imzalanan Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki ABD arabuluculuğundaki barış anlaşması, çatışma çözümünde bir dönüm noktası olarak kutlanıyor. Ancak bu anlaşma, on yıllardır süren düşmanlığı sona erdirmekle kalmayıp, Türkiye’nin bölgesel stratejisini ilerletmesi ve Güney Kafkasya’nın güvenlik ve bağlantı mimarisini yeniden şekillendirmesi için nadir bir jeopolitik fırsat yaratmıştır. Bu anlaşmanın merkezinde,
Azerbaycan ve Ermenistan liderleri İlham Aliyev ve Nikol Paşinyan’ın 8 Ağustos’ta Vaşington’da ABD Başkanı Donald Trump aracılığıyla vardıkları anlaşma, sadece Kafkaslar değil, Orta Asya ve Orta Doğu’daki siyasi ve ekonomik dengeleri de değiştirmeye aday. Özellikle iki tarafın çatışmasızlık sözü vermesi, yıllardır bir anlaşmayı sürüncemede bırakan Minsk Grubundan aynı anda çekilmeleri siyasi açıdan çok önemli adımlar.
Son haftalarda İsrail’in İran’a yönelik doğrudan saldırıları, İran’ın karşı saldırıları, ABD’nin nükleer tesisleri hedef alan operasyonları ve Devrim Muhafızları komutanlarının ölümüne kadar varan çatışmalarla gerilim zirveye tırmanmıştı. ABD Başkanı Donald Trump’ın sabahın ilk saatlerinde ilan ettiği sürpriz ateşkes ve “barış” çağrısı, sahada olduğu kadar Tahran’ın koridorlarında da taşları yerinden oynattı. İran, tarihi boyunca birçok devrime,
ABD’nin İsrail’in isteği üzerine İran’ı vurdu. ABD’de Missouri’deki Whiteman üssünden kalkan B-2 ağır bombardıman uçakları, Afganistan saldırılarını da aşan uzaklıkta, havada yakıt ikmaliyle 37 saatlik uçuşla 6 sığınak delici bombayı İran’ın İsfahan, Natanz ve Fordo’daki üç nükleer tesisi üzerine bıraktı. Hem Avrupalı liderler hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İran’ı müzakere masasına döndürmek için ikna etmesini bekler,
Öncelikle şunu belirtmeli: ABD Başkanı Donald Trump 22 Haziran İran saldırısıyla inisiyatif almadı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun çizdiği hatta ilerleyerek, kendi üslûbunca, kişisel karakteri ve ABD’nin iç siyasetinin dengeleri doğrultusunda hareket etti. Elbette, buradan kendine bir “dünya liderliği” parsası çıkaracaktır. Ancak, gerçek “güdüldüğü” yönde giderek bu adrese çıktığıdır. İran’ın bu aşamada nükleer kaynaklarının bir kısmını,
ABD 22 Haziran sabaha karşı 03.30 sularında İran’ı vurdu. Saldırıda ABD’de Missouri’deki üslerinden kalkan B-2 stratejik bombardıman uçağının taşıdığı 6 adet GBU-57 sığınak delici bombanın ve Hint Okyanusunda konuşlu ABD savaş gemilerinden atılan 30 Tomahawk füzesinin kullanılarak İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan nükleer tesislerinin vurulduğu duyuruldu ABD Başkanı Donald Trump, Trump, Türkiye saatiyle 05.25’te yaptığı
İran, İsrail’in saldırılarına İsrail şehirleri üzerine füze yağdırarak yanıt veriyor, İsrail ise hava saldırılarına ek olarak her gün İran İslam Cumhuriyetinin birkaç kilit ismini daha öldürüyor. Son olarak daha iki gün önce göreve atanan Genelkurmay Başkanı öldürüldü. ABD İran’ı bombalayacak mı? İsrail’in füze kapasitesi, İran’ın toprağın derinliklerindeki uranyum zenginleştirme tesislerine erişmeye yetmiyor. Natanz ve Ferda









