“Din eğitimi – Bilim Eğitimi dengesi nasıl kurulacak?” başlığı aslında yanıltıcı bir önermeyi yansıtıyor. İkisine de ihtiyaç var, biri diğerinin alternatifi değil. Asıl soru, eğitim müfredatı içinde çocuklarımıza, gençlerimize hangi dozda bilim ve teknolojinin temel harcı olan matematik, fizik, kimya, biyoloji, ekonomi, hangi dozda maneviyatın kökenini oluşturan din, sosyoloji eğitimi verilmesi gerektiği olmalı. Tabii ki
Dünyada siyaset kartları yeniden karılıyor. Nijer darbesi, birazdan geleceğiz, Afrika’nın patladı patlayacak eşiğe geldiğini gösterdi. Türkiye’nin o denklemde yeri bulunuyor. Türkiye Rusya’nın Ukrayna savaşında da ön cephede; ABD sonunda tahıl anlaşmasının anca Erdoğan-Putin kanalıyla bağlanabileceğini söyledi. Çin hem Afrika hem Orta Doğu denkleminde. AB konusu yine geldi Kıbrıs’a dayandı. Mevcut dengeler hızla değişirken ortaya çıkan
‘Dış politika’ dönüşüme açıktır, fakat doğası gereği ani dönüşlere, keskin, riski yüksek ve maceracı virajlara yatkın bir şey değildir. Dış politikanın yapısal hedefleri ve çerçevesi bellidir. Günden güne değişmez. O halde, belki de Türkiye bakımından ‘dış politika’ yerine ‘dış ilişkiler’ dememiz daha doğru olacaktır. İkisi arasındaki fark nedir? Birincisi, ilkelerden ve değerlerden beslenir, uzun vadeli
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 28 Mayıs’ta üçüncü defa yeniden seçildikten üç hafta kadar sonra, 21 Haziran’da yeni AK Parti Grubuna ilk kez seslendi, zaferini kutladı. Erdoğan seslenişine 20 Haziran’da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Grubuna hitabında “6’lı değil, gerekirse 16’lı masa kurarak” kendisini er geç devireceği sözleriyle adeta alay ederek başladı. Konuşması boyunca buna bir
28 Kasım’da Ankara’da gerçekleşen Altılı Masa toplantısından sonra, İstanbul’da CHP’nin “İkinci yüzyıla Çağrı” toplantısını yerinden izliyorum. Ankara’daki mükemmel organizasyon beklentiyi yükseltmişken, İstanbul’da yaşanan aksaklıklara değinmek belki sonraki toplantılar açısından fayda sağlar. Basın mensuplarına zayıf organizasyon Muhtemelen, ilk organizasyon problemini farklı şehirlerden de gelmiş olan basın mensupları yaşadı. CHP Genel Merkezi’nin davet ettiği bazı basın mensupları,
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 28 Ekim’de iki saatlik konuşmasının bir buçuk saatini “dili geçmiş zamanla” aktardığı faaliyetlerin oluşturduğu “Türkiye’nin 100 yılı başlıyor” programını sabırla dinledik. Bu konuşma tam da Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yüzyılının bittiği, ikinci yüzyılına adım attığı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı öncesinde yapıldı. İlk yüzyılın 20 yılını iktidarda geçiren AKP, yeni bir başlangıçtan bahsederken, bu yüzyılı
Aslında MHP lideri Devlet Bahçeli AK Parti Grup Başkan vekili Mahir Ünal’a CHP ve İYİ Parti’den de sert çıkış yaptığında Ünal’ın koltuğu sallanmaya başlamıştı. Ünal, Cumhuriyetin kuruluşu ardından Mustafa Kemal Atatürk’ün kararıyla Arap harflerinden Latin harflerine geçişin Türkçeyi bitirdiği ve düşünce dili olmaktan çıkardığını iddia ederek aslında AK Parti’nin kendi kalesine gol atmıştı. Bu çıkış
Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, partisinin önümüzdeki dönemde takip edeceği stratejiyi içeren “Türkiye yüzyılı” vizyon belgesini, geçtiğimiz Cuma günü Ankara’da düzenlenen bir toplantıda kamuoyuyla paylaştı. Toplantıya uzun süredir AKP etkinliklerine davet edilmeyen bazı muhalif gazetecilerin ve 11 muhalefet partisi liderinin çağrılması kamuoyunda büyük tartışma yaratmıştı. Fakat, içerik açısından hayli
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ankara’da düzenlenen “Türkiye Yüzyılı” temalı toplantıda AK Parti’nin aile ile ilgili düzenlemeleri öngören yeni anayasa değişikliğini önümüzdeki hafta Meclise sunacağını söyledi. Erdoğan, açıklamasında, “Başı açık veya başı örtülü tüm kızlarımızın, hanım kardeşlerimizin eğitim ve çalışma haklarını güvence altına alacak, ayrıca aile kurumumuzu sapkın akımların tehdidinden koruyacak bir anayasa değişikliği teklifi hazırladık. İnşallah
Meclis kulislerinde biraz gözlem yapmak, toplantılara girip vekillerle konuşmak yetiyor: hem iktidar hem muhalefet cephesinde yeni sancılar ve yani arayışlar, yeni gelişmelere gebe. Kendi kalesine gol atan atana. Son günlerde en çok iz bırakan ve hala tartışılan iki kendi kalesine golden birisi AK Partili Mahir Ünal’ın Cumhuriyetle Arap alfabesi gitti Türkçe bitti gafıydı. En sert
- 1
- 2