Türkiye çelişkiler ülkesi. Bir yandan Rusya’nın Ukrayna’yı istilasıyla derinleşen ciddi bir ekonomik krizden çıkma çabasında. Diğer yandan hükümet bütün dünyanın dikkatini üzerine çeken bir diplomasi örneğiyle Rusya ve Ukrayna Dışişleri bakanlarını Antalya’da bir araya getiriyor. Ana muhalefet partisi ise yıllardır ihmal ettiği Kürt seçmene kendini affettirmek için hükümetin bıraktığı boşlukları Diyarbakır’da değerlendirme hamlesinde.10 Mart Antalya
Rusya’nın Ukrayna saldırısı ikinci haftasına girerken iki ülkenin Dışişleri Bakanları, Türkiye’nin arabuluculuğunda bir araya geldi. Üst düzeyde gerçekleştirilen ilk görüşme olma özelliğini taşıyan toplantıda, Ukrayna ateşkes ve sivillerin tahliyesi için insani koridor kurulması talebini Rusya ise Ukrayna’nın silahsızlanması talebini yineledi. Taraflar üst düzey diplomatik görüşmelerin devamı konusunda olumlu mesajlar verdi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov
Muhalif 6 Siyasi Parti 28 Şubat’ta yaptığı açıklamada “yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlamak yüksek yargı kurulları ile organlarının bağımsızlıklarını ve demokratik meşruiyetlerini güçlendirmek, yürütmenin müdahalesini engellemek” amacıyla özetle yenilik olarak şunları yapacaklarını söylüyorlar: 1. HSK, Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu olarak ikiye ayrılacak; bu kurulların üyelerinin yarısını 2/3 nitelikli oyla TBMM seçmeye devam edecek. Diğer
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrası en fazla öne çıkan batılı liderlerden biri İngiltere Başbakanı Boris Johnson oldu. Rusya’ya yaptırım, Ukrayna’ya askeri ve parasal destek konularında oldukça aktif görünen Johnson, bunlarla da yetinmeyip, geçen hafta Estonya ziyaretinde “tank önünde basın toplantısı” mizanseniyle askeri mesajlar vermeyi de ihmal etmedi. Bundan bir gün sonra emekli büyükelçi Selim Kuneralp, İngiliz
İtiraf edeyim, Bergen adını bu filmin tanıtımlarından önce duymamıştım. 1980’lerin sonunda yaşamını yitirmiş olması bunun sebeplerinden biri olmalı. Filmi izledikten sonra ise bu kısa ömürlü kadının, yapımcılar tarafından kadın mücadelesine adanan bu filme neden konu seçildiğini gördüm. Kadın cinayetleri politiktir Bergen filminin doğrudan ve çok güçlü iletilen bir siyasi mesajı var, o da şu: Kadın
5 Mart’ta yayımlanan Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelikte değişiklik yapan düzenleme, zeytinlik alanlarından sonra korunması gereken alanların da yapılaşmaya açılacağı eleştirilerine neden oldu. Değişikliğin ardından muhalefet partileri yürütmenin durdurulması için Danıştay’a başvuracağını söylerken Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı 6 Mart’ta yayınladığı açıklama ile iddiaların asılsız olduğunu, yönetmeliğin
“Eşimle akşam bir yere gidiyorduk, aracı ben kullanıyordum. Depoyu doldurmak için benzin istasyonuna girdik. Pompacı arkadaş tanıdı, işaret etti, camı indirdim. “Biliyor musunuz?” dedi, “Önümüzdeki hafta muhtemelen işsizim”. Anlatmaya başladı: “Burada 20 kişi çalışıyoruz. İstasyonun aylık elektrik faturası 145 bin liraya yükseldi. Benzinden, mazottan patronun kâr haddi belli, onun üzerine çıkamaz. Masraflarsa artıyor. Biz de
Dışişleri Bakanı 7 Mart’ta Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Dimitro Kuleba’nın 10 Mart Perşembe günü Antalya’da kendi ev sahipliğinde buluşacağını söyledi. Bu üçlü toplantı, Rusya’nın 21 Şubat’ta başladığı istila harekâtından bu yana iki ülke arasında ilk üst düzey toplantı olacak. Rusya Dışişleri Sözcüsü Maria Zakharova, bu görüşmelerin teknik değil siyasi konularda,
Kadın-erkek eşitliğinde özenilecek hiç bir tarafı olmayan Japonya’dan esinlenilen Kadın Üniversitesi, 11. kalkınma planına girdi: “Kadın Üniversitesi kurulacak”. Amaç, kadınların yükseköğretime erişimini kolaylaştırmak ise, kadınlar zaten her yerde: sekiz milyon öğrencinin yarısı kadın. Ülkemizdeki 203 üniversitedeki toplam 183.517 öğretim elemanının yüzde46’sı kadın. Neredeyse yarısı. Büyük şehirlerde bu oran daha fazla. Örneğin Boğaziçi Üniversitesi: Toplam 917 öğretim
Daha birkaç gün önce zeytinliklerin karşı karşıya olduğu tehdit üzerine yazmıştım. Durumun ehemmiyeti basında henüz dile gelmişken ve tartışılırken şimdi de farklı bir değişiklikle karşı karşıya kaldık. Bilimsel çalışmalar için ayrılan ve yapılaşmaya kesinlikle izin verilmeyen kesin korunması gereken hassas alanlar, yani sit alanları ve doğa açısından önemli alanlar “kamu yararı” gerekçesiyle altyapı yatırımlarına açıldı;