“Laiklik kesinlikle ateizm değildir. Ben Recep Tayyip Erdoğan olarak Müslümanım ama laik değilim. Fakat laik bir ülkenin başbakanıyım. Laik bir rejimde insanların dindar olma ya da olmama özgürlüğü vardır.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne dek laiklik konusunda söylediği bu en açık ve en ileri ifadesini 14 Eylül 2011 tarihinde Kahire’de Mısırlı gazeteci Mona Shazly ile mülakatında söylemişti.
Son günlerde muhafazakâr ve İslamcı isimlerden görmezden gelmenin imkânsız olduğu tuhaf uyarılar geliyor; tam da 15 Temmuz’un altıncı yılına yaklaşırken. Bu çıkışların ortak noktasında camilerde içten içe bir şeylerin çevrildiği, hatta Diyanet İşlerinin de buna adeta göz yumduğu iddiası saklı. Örnek olarak Cemil Çiçek’in sözlerine bakalım. AK Parti döneminde TBMM Başkanlığı, Adalet Bakanlığı, Hükümet Sözcülüğü
Dönemin Başbakanı Adnan Menderes ve beraberindeki heyet, Irak ve Lübnan hükümetlerinin davetlisi olarak, 6 Ocak 1955 sabahı saat 10.30’da İstanbul Yeşilköy havaalanından kalkan özel bir uçakla, Irak’ın başkenti Bağdat’a gitti. Ziyaret, Irak’ın o devirde Türkiye’ye yakın duran Başbakanı Nuri Said’in 1954 yılı Sonbaharında Türkiye’ye yaptığı ziyaretin iadesi amacıyla düzenlenmişti.Osmanlı askeri okulundan mezun ve gayet iyi
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed ile barışma ziyareti 14 Şubat Sevgililer Gününe denk geldi. Erdoğan BAE’de iken iki ülke arasında 13 işbirliği anlaşması imzalandı. Erdoğan ve Zayed kavga ve suçlamalarla geçen 9 yılın açısını çıkarıyor gibiydi.Anlaşmalar arasında BAE’ye Türk malı İHA ve SİHA satışı da vardı. Gelen bilgilere
Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) güçlü ismi, Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid el Nahyan birkaç ay öncesine dek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yönetiminin Türkiye’ye karşı her hamlenin arkasında gördüğü kişiydi. Hisler karşılıklıydı. Uluslararası siyasette isminin baş harfleriyle MBZ olarak anılan Prens de Erdoğan’ı, terörist örgüt saydığı Müslüman Kardeşlerin (Katar’la birlikte) en önemli destekçisi görüyordu.Erdoğan’a göre
Bu fotoğraf 2 Şubat 1983’de ABD Başkanlık Sarayında, Beyaz Saray’da çekilmiş. Başkan Ronald Reagan, o zamanki deyimleriyle “Afgan özgürlük savaşçılarını” ağırlıyor. Gündem, Sovyet işgaline karşı birlikte mücadele. Kötülüğün sıfır noktası olarak belki Sovyetler Birliğinin 1979’da Afganistan’ı işgali de alınabilir. Ama Sovyet işgali, birincisi Afganistan küresel bir sorun haline getirmeyebilirdi ama ikincisi, Sovyetlerin kendi sonunu getirdi.
Tunus Kuzey Afrika‘da 12 milyonluk bir ülke. 1574’den itibaren 300 yıldan fazla Osmanlı yönetiminde kaldı. 1881’de Fransızların hakimiyetine geçen Tunus, Habib Burgiba önderliğindeki mücadele sonucunda 1956’da Fransızlardan bağımsızlığını aldı. Burgiba’dan sonraki dönemde Zeynel Abidin Bin Ali 24 yıl iktidarda kaldı. 2011’de Arap Baharı olarak bilinen olayların başladığı Tunus’taki devrim hareketi sonucunda koltuğundan indirildi.Arap Baharı’nın örnek
İhvan-ı Müslimin, yani Müslüman Kardeşler örgütünün faaliiyetiyle ile videolarıyla Ankara’yı sarsan Sedat Peker’in ne alakası olabileceğini soracaksınız. Ben de sordum, aldığım yanıtı da birazdan paylaşacağım. O Rabia işaretini artık daha az göreceğimiz tahminiyle birlikte. Ama daha önce 24 Nisan’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Başkanlığında Beştepe’de yapılan “Kadına Karşı Şiddetle Mücadele İstişare Toplantısına” bakacağız. Hem iyi hem
Türkiye-Mısır diyalogun yeniden başladığının ilk işaretini 3 Mart’ta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu “Akdeniz’deki yetki sahalarının” görüşüldüğünü söyleyerek verdi. İki gün önce Mısır, Türkiye’nin BM’ye verdiği yetki sahası anlaşmasını dikkate alarak petrol ve gaz arama ruhsatları vermişti. Onu Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın 6 Mart’ta “Mısır ile faklı gelişmeler olabilir” beyanı izledi.Hatta İYİ Parti lideri Meral
- 1
- 2