“Faşizm konuşmaya engel olmaz, söylemeye mecbur tutar” sözü Fransız filozof Roland Barthes’a ait. Artık mecburiyetten midir bilemiyorum ama MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 14 Mayıs’ta İçişleri Bakanlığınca yürütülen Ayhan Bora Kaplan çetesi soruşturmasında, Sinan Ateş cinayeti soruşturmasıyla da irtibatını kurarak “darbe kumpası” kokusu aldığını söylemesi üzerine iktidar yanlısı yorumcuların hemen hepsi koro halinde yeni bir darbe
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi Parkı Davası’nda müebbet hapse mahkum edilen iş insanı Osman Kavala’nın yaptığı “yargılanmanın yenilenmesi” talebini 13 Mayıs’ta oybirliğiyle reddetti. Kavala’nın avukatı Hilal Zengin 30 Nisan’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı gereği yeniden yargılama talebinde bulunmuştu. Karar, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin değişmesinin hemen ardından geldi. Kavala’nın avukatları, mahkemede yer
AK Parti’nin başlattığı yeni Anayasa girişimine muhalefetten en açık desteği veren Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) oldu. Örneğin CHP lideri Özgür Özel, önce Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Tayyip Erdoğan’ın nasıl bir öneriyle geleceğini görmek istediklerini söylerken 7 Mayıs’ta TBMM’deki, DEM Grubuna hitap eden Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğulları “Demokratik Anayasa” için kendi
Sinan Ateş cinayetine dair iddianamenin tamamlandığı haberleri 29 Nisan’da haber sitelerine düştü. 16 ayda hazırlanan iddianame savcı Mehmet Aykut Cihangir imzasıyla Ankara 32. Ağır Ceza mahkemesine sunuldu. Yargıç Mehmet Ali Karaseyfioğlu başkanlığında, 2018’de kurulan mahkeme aynı zamanda İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın göreve gelmesi ardından tutuklanıp yargılanmaya başlanan suç örgütü elebaşı Ayhan Bora Kaplan davasına da
1 Mayıs’ta sadece Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın izin verdiği yerler emekçilerin, emeklilerin, sesini duyurmak isteyenlerin Emek ve Dayanışma Günü kutlamalarına açık. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın “İzin vermeyeceğiz” demesi yetmedi. CHP lideri Özgür Özel bunun üstüne TBMM Kürsüsünden “Taksimi kapatmak Anayasaya aykırı” deyince bu defa sözü Erdoğan aldı. İşçi ve İşveren temsilcilerinin birlikte yer aldığı Çalışma Meclisi
Anayasa Mahkemesi (AYM) 25 Ekim’de Gezi Davasında 18 yıl hapse mahkûm edilen Can Atalay’ın bireysel başvurusu itirazında haklı olduğuna 5’e karşı 9 oyla karar vererek tahliyesini ve milletvekili yemini ederek TBMM’de yerini almasına karar verdi. Anayasa’ya göre, mahkûmiyet kararı veren İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin derhal bu yönde adım atması gerekiyordu. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç
Anayasa Mahkemesi (AYM) milletvekili seçildiği halde Gezi Davasında hapis cezasının onanması gerekçe gösterilerek tahliye edilip TBMM’ye katılamayan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın haklarının ihlal edildiğine karar verdi. Atalay’ın bireysel başvurusunu Ekim’de karara bağlayan Mahkeme, 5’e karşı 9 oyla aldığı kararla, “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma” hakkı ile “kişi hürriyeti ve güvenliğinin” ihlal edildiğini belirledi. AYM,
Osman Kavala ve Gezi Davası mahkûmlarını hapiste tutan asli etken hukuk değildir. Hatta Anayasa ve yasalar da değildir. Öyle olsaydı zamanında Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları uygulanırdı, alt mahkemeler tarafından iktidarın siyasi tercihleri doğrultusunda bozulmazdı, hatta belki bu dava hiç açılmazdı. Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesinin 27 Eylül’de Kavala’ya verilen ağırlaştırılmış
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 27 Eylül’de açıkladığı kararıyla Gezi Parkı davasında Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile TİP’ten milletvekili seçilen Can Atalay’la Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater’e verilen 18’er yıl hapis cezalarını onadı. Yargıtay, kararında Gezi Parkı protestolarının “hükümeti devirmek için planlanmış şiddet hareketi olduğuna hükmetti. Kararda yine
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 26 Eylül’de Türkiye aleyhine diğerlerine emsal oluşturabilecek bir karar verdi. 21 Mart 2017 yılında FETÖ üyeliği suçlamasıyla 6 yıl 3 ay hapse mahkûm edilen -ve halen cezaevinde bulunan- Yüksel Yalçınkaya davasında hak ihlali gördü ve Türkiye’nin Yalçınkaya’ya 15 bin avro ödemesi kararına vardı. Geçtiğimiz hafta yayınlanan Avrupa Parlamentosu Türkiye Raporu,