Türkiye ile İngiltere arasında son yıllarda giderek derinleşen işbirliği, Ankara’nın gerek Amerika Birleşik Devletleri gerekse Avrupa Birliği ile ilişkilerinin sorunlu seyrettiği dönemde oldukça dikkat çekiyor. Hatta Ankara-Londra arasındaki yakınlaşmayı yeni bir stratejik ortaklık şeklinde yorumlayanlar da var.[i] Dolayısıyla, Nisan sonu Cenevre’de düzenlenen Kıbrıs görüşmeleri öncesinde İngiltere’nin Ankara’nın iki devletli çözüm önerisini destekleyebileceğine ilişkin basında çıkan
Sizce Sedat Peker’den “siyasi mülteci” çıkar mı? Evet ya da hayır demeden 23 Mayıs’ta yayınladığı 7’inci videoda, tamamen başka görüntüler arkasına “siyasi mahkûm” ve “siyasi iltica” ifadelerini zihinlere sokuverdi. Belki de B-planı bu videolarla Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a bayılmayan bir hükümetten siyasi mülteci statüsüyle vatandaşlık almak da vardır. Yaşayıp göreceğiz. Ancak Peker konuştukça Erdoğan’ın
22 Mayıs, dünya biyoçeşitlilik günü. Yaşadığımız gezegende biyoçeşitliliği tehdit eden, yaşamımızı bilinmez bir geleceğe sürükleyen birçok tehditle karşı karşıyayız. Bu tehditleri yavaşlatmak ya da durdurmak mümkün olsa da, biyoçeşitliliğin içinde olduğu krizin telafisi yok. Sanayi devrimi sonrası başlayan insan çağı (Antroposen) dünya üzerine büyük yükler getirdi. Bu yüklerin en önemli nedeni olan insan baş etmesi
Mayıs ayı başında, Kudüs’ün doğusundaki Şeyh Cerrah bölgesinde yaşayan Filistinlilerin evlerinden çıkartılmasıyla ilgili bir davanın ertelenmesiyle artan gerilim, aynı günlerde el Aksa camiinde ve çevresinde yaşanan olaylarla birlikte süratle Gazze Şeridi ile İsrail’in güneyi arasında yüksek yoğunluklu bir roket düellosuna dönüştü. Yaklaşık 10 gün süren karşılıklı bombardıman süreci sonunda Mısır’ın ara buluculuğunda varılan ateşkes anlaşması,
Hükümet kontrolündeki Anadolu Ajansının bir muhabirinin iki bakanın 21 Mayıs’taki ortak basın toplantısı sırasında sorduğu bir soru ortalığı karıştırdı. Daha doğrusu AK Parti’den tüten dumanları biraz daha görünür hale getirdi. Soruyu sorduğu için derhal işten atılan muhabir Musab Turan’ın daha sonra video aracılığıyla söyledikleri ise adeta röntgen filmi, ya da kan tahlili gibi AK Partinin
Evet, bu devir geçince kime gazeteci diyeceksiniz?Ve hiç düşündünüz mü, kime gazeteci demeyeceksiniz?Belki şu anda Sedat Peker videolarıyla başlayan tartışmanın sıcaklığı içinde bazılarınızın cevabı hazır olabilir. Devlet-mafya-siyaset-ticaret dörtgenine beşinci köşe olarak dahil olan medyanın içinde olanları sayabilirsiniz. Örneğin, Sedat Peker’in aralarındaki konuşmayı kaydedip yayınlaması üzerine Hadi Özışık, “hatam mesafeyi koruyamamak” dedi. Mesafeyi koruyamama eşiğini çoktan
“Soylu-Peker kavgasından bir “Büyük temizlik” çıkar mı?” cümlesi aslında yanlış. Çünkü tanık olduğumuz sadece bir “Soylu-Peker” kavgası değil; onun çok ötesinde.AK Parti hükümetinin, hatta daha önceki krizlerde açık tavrını İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan yana koyan, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin dahi bu son krizde Soylu’ya adeta “Ne halin varsa gör” suskunluğu içinde olmasına rağmen tanık olduklarımız
Köylülerin doğal koruma alanına taş ocağı yapımına karşı çıktığı Rize’nin İkizdere ilçesine gider İYİ Parti lideri Meral Akşener, üzerine yürüyen bir grubun saldırısından polisin engellemesiyle kurtulabildi. Olayların büyümemesi amacıyla İkizdere programını yarıda keserek protestoların yapıldığı Cevizlik ve Gürdere köylerine gitti. Taşocağı ruhsatı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yakınlığı nedeniyle çoğu kamu ihalesini aldığı öne sürülen müteahhit Mehmet
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, yıllar içerisinde hak arayan tüm toplumsal kesimlerin ortaklaştığı “Asla Yalnız Yürümeyeceksin” sloganı ile simgeleşen kadın mücadelesini daha büyük çaplı bir harekete dönüştürme kararı aldı.Bu kararın arkasında geleceğe yönelik, toplumun bütününü ilgilendiren kaygılar var. Onlara göre, İstanbul Sözleşmesi’nden Anayasa’nın 90. Maddesi ihlal edilerek bir gece yarısı kararnamesi ile ayrılmak sadece kadınlarla ilgili
Günümüzde yaşadığımız olaylar devletlerin yaptıklarının yanlarında kar kaldığını göstermekte. İsrail’in son saldırıları, dünya ne derse desin, ne kadar bağrılıp çağırılsa da hiç kimsenin Filistinlilere yönelik darbe ve yıkıma devam edilmesinin engelleyemeyeceğini gösterdi. İsrail’i en azından yavaşlatabilecek tek ülke Amerika Birleşik Devletleri olayları seyretmeyi tercih ediyor. Hamas, İsrail’i yok etmeye kararlı bir terör örgütü olarak kabul