Gazeteci-Yazar
Dün bir grup gazeteci arkadaşla öğle yemeği arasında sohbet ediyorduk. Bir arkadaş, “Farkında mısınız” dedi, “Bir süredir AK Parti kulisi yazmaya başladık. Bir süredir yazmıyorduk.” Çünkü uzunca bir süredir AK Parti’den dışarı haber sızmıyordu. Özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 14-28 Mayıs 2023 seçimlerinden başarıyla çıkması ardından işle yolunda görünüyordu. Başarı gibisi yoktur; bütün kusurları örter. Ama
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Batılı güçler” diyor ama aslında demek istediği ABD’dir. Batı’dan kasıt en dar anlamıyla G7’dir, yani en zengin 7 kapitalist ülke: ABD, Japonya, İngiltere, Almanya, Fransa, Kanada ve İtalya. ABD yönetiminin tutumunda en küçük bir değişiklik G7’nin İsrail’deki Binyamin Netanyahu’nun saldırgan, faşizan politikasına “Batı” desteğinin sonu demek olacaktır. Erdoğan’ın 23 Mayıs’ta yaptığı konuşmada
AK Parti’yi kuruluşundan bir yıl sonra, 2002’de iktidara taşıyan unsurlardan birisi de Türkiye’yi elitlerin yönettiği ve bu elitlerin halktan ve halkın ihtiyaçlarından koptukları şikâyetiydi. Haklı oldukları noktalar da vardı. Onlara göre, dış dünyayla ilişkiler, fonlar, eğitim imkânları filan da hep bu kendilerini “Beyaz Türk” sayan bu elitlerin ve çocuklarının tekelindeydi. Keza, atanmışların seçilmişlere üstünlük taslaması,
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i hedefe koymak gibi bir niyetim yok. Onu zaten AK Partililer yeterince yapıyor. 31 mart seçimlerini kaybetmelerinde sanki Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın tek karar verici olarak etkisi yok muş gibi, kendileri her şeyi düzgün yapmış gibi hala “Emekliye sam verdirtseydi seçimi alırdık” faslındalar. Bir yandan da
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın 19 Mayıs’taki helikopter kazasında ölümleri, helikopterle haberleşmenin kesilmesinden neredeyse 18 saat sonra açıklanabildi. Kazanın yerini Türkiye’nin gönderdiği Akıncı dronu (İHA) sayesinde saptayabildikleri belirtilirken bir de gece görüş kabiliyeti olan Cougar helikopteri göndermişti Türk Millî Savunma Bakanlığı. Buna rağmen İran arama-kurtarma ekiplerinin Reisi’nin, yani ülkenin cumhurbaşkanının
31 Mart seçimlerinden önce ABD dolarının TL karşısında daha fazla değer kazanmaması için rezervlerinden döviz satan Merkez Bankası (TCMB) şimdi de TL’nin dolara karşı fazla değer kazanmasını önlemek için piyasadan dolar alıyor. Bloomberg HT, Merkez bankası verilerine göre yaptığı hesaplamada 31 Mart seçimlerinden önce piyasaya 23,6 milyar dolar satış yapan TCMB seçimden bu yana geçen
19 Mayıs 1919 Türkiye’nin Türkiye olması tarihinin dönüm noktasıdır. Bazı askeri tarihçiler Kurtuluş Savaşının başlangıcını 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi, silah bırakışma anlaşması olarak alırlar. Aslında silah bırakan, bıraktırılmak istenen sadece Osmanlı idaresindeki Türk ordusudur. Ordudaki direniş silah bırakmayı reddetme, saklama şeklinde başlamıştır. Kimi tarihçiler direniş ruhunun aslında 1915 Çanakkale’de ateşlendiği gerçeğinden yola çıkarak Çanakkale’yi
Zaman da görecedir, algı da. Örneğin çocuğunun önüne kahvaltı koyabilip gözü arkada kalmadan okula göndermeye, ayın sonunda iki yakasını bir araya getirmeye çalışan milyonlarca yurttaş için normalleşme Anayasa değişikliği değildir. Kobani Davasından hiçbir silahlı eylemle suçlanmadan 42 yıl hapis cezasına çarptırılan Selahattin Demirtaş için, 30 küsur yıla çarptırılan Figen Yüksekdağ için normalleşme Anayasa’nın değiştirilmesi değil,
Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi 16 Mayıs’ta Kobani Davasında ağır ceza yağdırdı. En çok öne çıkan, doğal olarak Selahattin Demirtaş’a 42 yıl ve onunla aynı dönemde HDP eş başkanı olan Figen Yüksekdağ’a 30 yıl ağır hapis cezası verilmesi oldu. Bu da tıpkı Gezi Davası gibi, tıpkı siyasi iklim değişince düşen Ergenekon serisi davalar gibi siyasi
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 15 Mayıs’ta TBMM’de Hamas’ın Gazze’de “Anadolu’nun ileri hat savunmasını” yaptığını söylemesinden birkaç saat sonra Dışişleri Bakanı Hakan Fidan NTV canlı yayınındaydı. Erdoğan, “ileri hat savunması” iddiasını İsrail’de işbaşında bulunan ırkçı-şeriatçı yönetimin “Vadedilmiş topraklar” çerçevesinde er geç gözünü Anadolu topraklarına dikeceği varsayımına dayandırıyordu. Fidan ise o arada ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile