Gazeteci - Yazar
Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçiminde Donald Trump’ın zaferini ilan etmesi, Türkiye açısından dikkatle izlenen bir gelişme oldu. Trump’ın ilk başkanlık döneminde dış politikada sergilediği alışılmadık söylem ve pragmatik yaklaşımı, Türk-Amerikan ilişkilerinde de iniş çıkışlara yol açmıştı. Trump’ı ilk kutlayan liderlerden biri de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan oldu. Trump’ın ikinci döneminde Türkiye ile ilişkilerin nasıl şekilleneceği, iki
Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides’in Beyaz Saray’da ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşme, Kıbrıs-ABD ilişkilerinde tarihi bir dönemeç olarak öne çıkıyor. Biden yönetiminin Kıbrıs’a stratejik bir ortak olarak yaklaşması ve Kıbrıs Rum Yönetimini NATO-dışı Ana Müttefik (MNNA) statüsüne taşımayı düşünmesi, Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz’deki jeopolitik önemini artırarak Türkiye için önemli bir diplomatik sınav anlamına
101’inci yılını kutlamakta olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkeleri arasında yer alan “laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti” tanımı, Anayasa’nın ilk üç maddesi ile teminat altına alınmıştır. Bu üç madde, anayasal düzenin temel taşlarını oluşturur ve Anayasa’ya göre değiştirilmesi bile teklif edilemez. Ancak 18 Ekim’de Meclis’e sunulan “Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Terör konusu ülkenin en hassas meselesiyken, gündemi sarsan absürt bir öneri daha… Öyle ki, ağırlaştırılmış ömür boyu hapse mahkum edilmiş terörist başının TBMM altında konuşması gibi akıl almaz fikirlerle halkın dikkati dağıtılıyor. Bu öneriyi yapanlar, iktidar ortağı olmanın korumasıyla “ifade özgürlüğü” kullanabilirler elbette. Başkası bu ifadede bulunsa, çoktan hapiste ifade vermekteydi ve hatta niyetinin barışa
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres Kıbrıs Türk ve Rum liderler Ersin Tatar ve Nikos Christodoulides’i 15 Ekim’de New York’ta bir yemek davetiyle “gayrı resmi” olarak bir araya getirdi. New York’taki gayri resmi 2+1 zirvesi, her ne kadar taraflar Kıbrıs’ta müzakere sürecinin resmen başlamadığını açıklasa da çözüm arayışının yeniden canlandığına dair fiili bir işaret olarak öne
Hasan Nasrullah’ın ve 17 diğer üst düzey Hizbullah yöneticisinin öldürülmesi ardından İsrail’in, Lübnan’daki örütün askeri altyapısını ve liderliğini hedef alan sınırlı bir kara operasyonuna girişmesi, Orta Doğu’daki jeopolitik ve güvenlik dengelerini önemli ölçüde değiştirebilir. İran’ın en güçlü vekili olarak Hizbullah, Tahran’ın Lübnan, Suriye ve İsrail’e karşı etkisini sürdürmede kritik bir rol oynamaktadır. Hizbullah liderliğini hedef
Yine bir kayıp kız çocuğu vakası… Bu sefer, sekiz yaşındaki Narin. Diyarbakır’ın küçük bir köyünde yaşıyordu. Bir sabah Kuran kursuna gitti, geri döndü, ama bir daha kimse onu göremedi. 8 Eylül’de cesedi bulunduğunda, köy bir sessizlik perdesi altında kaybolmuştu. Narin’in bedeni, battaniyeye sarılmış haldeki bu sessizliğin içine gömülmüştü. İlk itiraf geldiğinde, olayın bir aile trajedisinden
İnsanoğlu, tarih boyunca hayatta kalma içgüdüsüyle silahlar geliştirdi. İlk silahlar, avlanmak ve kendini savunmak için kullanılan basit araçlardı. Ancak bu araçlar zamanla savaşların ve toplu kıyımların sembolü haline geldi. Avlanma amacıyla icat edilen bir taş baltadan, milyonları yok edebilecek nükleer başlıklara kadar uzanan bu gelişim süreci, insanın teknolojiyle nasıl bir trajik ilişki kurduğunu gözler önüne
Türkiye’de hayatın acımasız gerçekleriyle yüzleşmeye hazır mısınız? İşte karşınızda absürt bir tablo: Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun araştırmasına göre, Temmuz ayında açlık sınırı bir önceki aya göre 202 lira daha artarak 20 bin 776 liraya, yoksulluk sınırı ise 62 bin 302 liraya yükseldi. Peki, buna nasıl ulaştık? Devletimizin başarılı ekonomik politikaları sayesinde tabii ki! Gelin, bu komik
Modern siyasi söylemde Adolf Hitler’in sıklıkla anılması, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde, sıkça eleştirilere neden olmaktadır. Donald Trump gibi isimlerin Hitler ile eş tutulması, iki figürün tartışmalı doğası dışında pek bir ortak noktası olmayan, oldukça saçma ve indirgemeci bir yaklaşımdır. Ancak, bu pratik, çeşitli jeopolitik çıkarlar ve belirli güç dinamiklerini sürdürmek amacıyla Almanya ve küresel güçler