Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in 30 Ekim’de Ankara’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la görüşmesi ardından X hesabından bir dizi Almanca ve Türkçe paylaşım yaptı. Hem Türkçe hem Almanca yaptığı tek paylaşımı asli, stratejik tutum olarak ele alabilirsek, şunları söyledi: • “Almanya ve Türkiye, NATO’da yakın ortaklardır: Türkiye, bizi ilgilendiren neredeyse tüm dış politika ve güvenlik politikası konularında önemli
Donald Trump, ikinci kez ABD Başkanlığı koltuğuna oturduğunda, Ukrayna’daki savaşı “bir günde” bitireceği vaadiyle dünya kamuoyunun ilgisini çekmişti. Putin’le geçmişten gelen “özel” ilişkisine güvenen Trump, Kremlin’i masaya oturtabileceğini ve savaşı ani bir hamleyle sona erdirebileceğini iddia ediyordu. Ancak yeniden başkanlık görevine başlamasından bu yana ne barış sağlanabildi ne de somut bir ateşkes ilanı geldi. Aksine,
Jeopolitik gelişmeler hızlanınca Türkiye’nin nasıl bir yolda ilerleyeceği sorusu gündeme yerleşti. Yaşanan son olaylar, bu sorunun dış politika kadar iç politika bakımından da güncellik taşımasını beraberinde getirdi. Esasen jeopolitik devinim dış politika ile iç politikayı birbirinden ayırmaz, daha da yakınlaştırır. Bütüncül bakışı gerekli kılar. Ayrıca, aksi düşünülse de yol ayrımı aniden oluşmaz. Başka bir ifadeyle,
ABD Başkanı Donald Trump’ın 18 Mart’ta Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’le aylardır konuşulan telefon görüşmesini yapacağını açıklaması, Kremlin’in de bunu doğrulaması küresel gerilimi doruğa çıkardı. Bunun birkaç gün öncesinde Trump’ın eğer Putin Ukrayna ateşkesi için koşullarını kabul etmezse mali yaptırımları artıracağını söylemesi bunun kanıtı. İsviçre bankası USB’nin “uzun süreli küresel ticari savaş” olasılığının arttığı uyarısı yapması
Dört yıllık bir aradan sonra ABD Başkanı Trump’ın ikinci dönemine girildi. Trump’ın ABD için Altın Çağ başlıyor sözleri çarpıcı. Aynı gün Fransa’da Le Figaro gazetesinin başmakalesinin “Batı’nın sonu” başlığı da anlamlıydı. Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreği büyük sarsıntılarla geride kaldı. İkinci çeyreğine Yeni Dünya’ya bakarak, birçok soruya yanıt arayarak giriyoruz. “Dünya Batı’yı nasıl yarattı?” Bugünlerde
Dünyada internetin gelişmesi 2000 sonrasında oldu. Ülkemizde Karayolları, Havayolları, Denizyolları vs ile ilgilenen Ulaştırma Bakanlarına, 22 yıldır bir de internet sorumluluğu veriliyor. Bu bakanlar maalesef, internetten bihaber açıklamalar yapıp duruyorlar. Son olarak geçen hafta sonunda bir açıklama okuduk. Neymiş, Avrupa’da internet altyapısında üçüncüymüşüz. Allahaşkına sayın bakan, sizin oralardan biz çok mu aptal görünüyoruz? İsmi neydi
Avrupa bütünleşme sürecine ivme sağlayan önemli liderler oldu. Avrupa Komisyonu’nun eski başkanlarından Jacques Delors bunlardan biriydi. Delors’lu yıllara Avrupa bütünleşme sürecinin “altın çağı” olarak atıfta bulunanlar haksız sayılmaz. Avrupa’nın inşası sürecinde Delors’un oynadığı rol büyük. Bir barış ve refah projesi olarak AB’nin yükselmesinde ikinci nesil Avrupalı liderlerin önde gelen bir temsilcisiydi Delors. Jean Monnet gibi
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 7 Ağustos’ta Büyükelçiler Konferansındaki konuşmasında Cumhuriyetin 100’üncü yılına girerken Ankara’nın vizyonunu “Türkiye’yi sistem kurucu aktörlerden biri haline getirmek olarak” duyurdu. Keşke Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün engellemelere karşı ikinci yüzyılına girmesinin önemini biraz daha vurgulasaydı ama ifadesinin daha açık hali şöyle: “Ülkemizin tam bağımsız, gerektiğinde oyun kuran gerektiğinde oyun bozan bir aktör olması
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 30 Ağustos’ta İspanya’nın Toledo şehrinde yapılacak Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları Gayrıresmî toplantısına davet edilecek mi? Bugünlerde Dışişleri Bakanlığının hayli yoğun mesaisi içinde bu soru da yanıtını arıyor. Çünkü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 11-12 Temmuz NATO Zirvesinde İsveç’in üyeliğine şartlı yeşil ışık yakarken dile getirdiği AB ile ilişkileri canlandırma niyeti için bu toplantı









