Önceden söyleyeyim: “Batı kendini batırırken Çin Batının ekonomi-politik putlarını kırıyor” demek, ne Komünist Parti yönetimindeki Çin’e övgü, ne kendi değerlerini batırmakta olan Batının halinden memnuniyet duymak anlamına geliyor. Bu yazı daha çok 21’inci yüzyılın ilk çeyreğini bitirirken geldiğimiz ve aşmak üzere olduğumuz eşiğin fotoğrafını çekme gayretidir. Batı kendi kurallarını çiğnerken Son örnekten başlayalım. Fransa’da Michel
Güney Kore’nin durumu Türkiye gibi değil, gerçekten her gün onu işgal etmekle, yok etmekle tehdit eden, tepeden tırnağa silahlı, Kuzey Kore gibi bir düşman kardeşi var. Halk desteği günden güne eriyen Güney Kore Cumhurbaşkanı Yoon Suk Yeol buna güvenerek, iktidarını bir daha kazanamayacağı seçimle riske atmaktansa, bir post-modern darbeyle parlamentoyu feshetmeye kalktı. 3 Aralık günü
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli’nin Nev York Belediye Başkanı Eric Adams’ın rüşvet soruşturmasının merkezinde Türkiye’nin yer alması üzerine “ABD’nin içişleridir” açıklamasını yaptığı sırada Çin’in Ankara Büyükelçiliğinin Milli Bayram resepsiyonundaydım. Suudi Arabistan resepsiyonundaki gibi bürün komuta kademesi orada değildi son zamanlarda katıldığım en kalabalık diplomatik etkinlikti ve Çinlilerin muhtemelen daha çok önem verdiği Hazine ve Maliye
İsrail ne Libya ne de Ermenistan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ima ettiği gibi, Türkiye de Saddam’ın Irak’ı değil, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz’ın talihsiz kıyaslamasına rağmen. Bir zamanlar bu bölgede sağlam bir şekilde hizalanmış olan bu iki ülke arasındaki giderek artan gergin ve potansiyel olarak tehlikeli dinamikleri anlamak, saçmalıkları bir kenara bırakmayı ve eylem odaklı bir realpolitik
Öncelikle İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sonunun Irak’ta Saddam Hüseyin gibi olacağını söyleme küstahlığını havada bırakmayalım: Erdoğan’ın siyasi geleceğine sadece Türk seçmeni, sandığa atacağı oylarıyla karar verecektir. ABD ve İngiltere’nin şımarttığı Binyamin Netanyahu’nun bakanı, sadece Türkiye cumhurbaşkanını hedef almakla kalmadığının, Saddam Hüseyin’in ABD’nin Irak’ı işgali ile devrildiğini de hatırlattığının şuurunda değil görünüyor.
ABD Kongresi 23 Temmuz 2023 tarihli oturumuyla insanlık ve demokrasi tarihinde bir utanç sayfası açtı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu 4’üncü defa onur konuğu olarak çağrıldığı ABD Kongresinin Senato ve Temsilciler Meclisi birleşik oturumunda ayakta alkışlandığı gün 60 noktaya daha saldırı düzenlenen Gazze’de 9 ayda öldürülen Filistinli sayısı 40 bine dayanıyordu. Amerikan siyaseti iktidarı ve muhalefetiyle
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu haritanın üzerine bölgedeki sıcak siyasi gelişmelerin, Irak ve Türkiye arasındaki Kalkınma Yolu Projesinin küresel ticaret bakımından da şansını nasıl arttıracağını anlatıyor. Kalkınma Yolu Projesi Irak’ın Basra Körfezindeki, Fav Limanını demiryolu ve kara yolu ile Türkiye’ye, oradan da son durak Londra olmak üzere Avrupa pazarlarına bağlamayı amaçlayan 20 milyar dolarlık
Dış ilişkilerde uygulanan temel politikalardan biri mütekabiliyet (karşılıklılık) ilkesidir. Size yapılan bir davranışa benzer şekilde karşılık vermektir. Bunu sadece olumsuz bir şekilde değerlendimek yanlış olur. Bazen de bir jest yapar ve karşılığını beklersiniz. O jestin karşılığı hemen gelmese bile en azından kayda geçer ve ileride kullanma ihtimaliniz olur. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin helikopter kazasından sonra
ABD ve Çin temaslarının ardından Rusya’nın St. Petersburg kentinde Uluslararası Ekonomi Forumu’na (SPIEF) katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Türkiye Boru Hatları A.Ş. (BOTAŞ) ile Rus enerji şirketi Gazprom’un ortak şirket kuracağını açıkladı. 8 Haziran’da SPIEF kapsamında bulunduğu St. Petersburg’da Gazprom İcra Kurulu Başkanı Aleksey Miller ile de bir araya gelen Bayraktar, Anadolu
İklim değişikliği nedeniyle yaşadığımız, daha vahimini de bu yaz yaşayacağımız söylenen hava sıcaklıklarından bahsetmiyorum sadece. Hem ülke içinde hem de küresel düzlemde oldukça sıcak bir yaz gündemi bekliyor bizi. Sıcak yaz, AYM kararı Anayasa mahkemesinin son gecikmiş kararları tesadüf olamaz. Malum, Anayasa’nın 153/2. maddesinde Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geriye yürümeyeceği açıkça düzenleniyor. İptal edilenlerin yerine