İsrail ne Libya ne de Ermenistan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ima ettiği gibi, Türkiye de Saddam’ın Irak’ı değil, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz’ın talihsiz kıyaslamasına rağmen. Bir zamanlar bu bölgede sağlam bir şekilde hizalanmış olan bu iki ülke arasındaki giderek artan gergin ve potansiyel olarak tehlikeli dinamikleri anlamak, saçmalıkları bir kenara bırakmayı ve eylem odaklı bir realpolitik
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Filistin topraklarında kapsamlı ve sürdürülebilir barış tesis edilene kadar İsrail ile NATO nezdinde işbirliği yapılması yönündeki girişimler, Türkiye tarafından onaylanmayacaktır” dedi. Erdoğan, Vaşington’da yapılan NATO 75’inci yıl Zirvesinin ardından 11 Temmuz’da düzenlediği basın toplantısında “Müttefikliğimizin temel değerlerini ayaklar altına alan İsrail yönetiminin NATO ile ortaklık ilişkisini sürdürmesi mümkün değildir” dedi. Diğer
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Batılı güçler” diyor ama aslında demek istediği ABD’dir. Batı’dan kasıt en dar anlamıyla G7’dir, yani en zengin 7 kapitalist ülke: ABD, Japonya, İngiltere, Almanya, Fransa, Kanada ve İtalya. ABD yönetiminin tutumunda en küçük bir değişiklik G7’nin İsrail’deki Binyamin Netanyahu’nun saldırgan, faşizan politikasına “Batı” desteğinin sonu demek olacaktır. Erdoğan’ın 23 Mayıs’ta yaptığı konuşmada
İrlanda, İspanya ve Norveç liderleri 22 Mayıs’ta açıklama yaparak iki devletli bir çözümü desteklemek ve barışı sağlamak amacıyla ülkelerinin Filistin’i bir devlet olarak tanıdığını açıkladı. Türkiye kararı memnuniyetle karşıladığını belirtirken İsrail Norveç ve İrlanda’daki büyükelçiliklerini geri çekeceğini açıkladı. İrlanda Başbakanı Simon Harris 22 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, “Bugün İrlanda, Norveç ve İspanya olarak Filistin devletini tanıdığımızı
Hamas siyasi lideri İsmail Haniye’nin 12 Mayıs’ta Katar’ın Başkenti Doha’da MİT Başkanı İbrahim Kalın ile yaptığı görüşmede “Ateşkesin sağlanması için topun İsrail’in sahasında” olduğunu söylediği öğrenildi. Türk güvenlik kaynaklarından edinilen bilgiye göre, Kalın’ın Haniye ile yaptığı görüşmede ateşkes girişimleri ve müzakerelerdeki son durum ile Gazze’de İsrail kuşatması altındaki Filistinlilere daha fazla insani yardım ulaştırılması için
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 10 Mayıs’ta Filistin’in uluslararası örgüte tam üyelik için gerekli şartları karşıladığını belirten bir tasarıyı ezici çoğunlukla kabul etti. Bu karar, 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e saldırısıyla başlayan ve İsrail’in yoğun bombardımanı ile büyük bir insani krize evrilen savaşta sembolik bir zafer olarak değerlendiriliyor ve Filistin’in uluslararası arenadaki statüsünü güçlendirme potansiyeli taşıyor.
Türkiye son birkaç gün içinde İsrail’in Gazze’de sayısı altı ayda 35 binden fazla Filistinlinin hayatını alan saldırılarına karşı iki önemli adım attı. Önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Uluslararası Adalet Divanında İsrail’e soykırım suçlamasıyla Güney Afrika cumhuriyetince açılan davaya müdahil olma kararını ilan etti. 2 Mayıs’ta da Ticaret Bakanlığı daha önce 54 maddede kısıtlama getirdiği İsraille
Artık şaşırmıyoruz. Jeopolitik dengeler rayından çıktı. İsrail, İran’a saldırdığında ya da Rusya Moldova’ya ait Trans-Dinyester’i de topraklarına ilhak etme yönünde çaba gösterdiğinde de şaşırmıyoruz. Tahran’ın Pakistan topraklarını füzeleriyle vurması da şaşırtmıyor, Libya’da uzun zamandır Türkiye’ye muhalefet eden Hafter kuvvetlerinin Ankara ile masaya oturması da. Hatta yarın bir gün Çin Halk Kurtuluş Ordusu kuvvetleri Tayvan’ın işgal
Ankara, İsrail Hükümetinin işgal altındaki Batı Şeria’daki yerleşimlerde 3,400’den fazla yeni konut inşa edilmesi için onay vermesine sert tepki gösterdi. Sosyal medya hesabı üzerinden yapılan açıklama yayınlayan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Öncü Keçeli, İsrail tarafından onaylanan planın “Filistin topraklarındaki işgalin daha da genişletilmesi anlamına” geldiğini belirterek “bu eyleme derhal son verilmelidir,” dedi. Keçeli, “İsrail’in uluslarası hukuku