Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 16 Ekim’de İsrail-Filistin barışının sağlanabilmesi için yaptığı garantörlük teklifine geleceğim; önemli buluyorum. Ama önce savaş ortamında yaşanan ve ABD’nin girişimlerinde yaşanan diplomasi skandallarını aktarmak istiyorum; uluslararası ilişkiler sistemindeki eksen kaymalarını gayet iyi anlatıyorlar çünkü. Blinken’a soğuk duş Son günlerdeki en büyük skandalı ilk olarak Amerikan The Washington Post gazetesi yazdı. ABD
PKK’nın üstlendiği 1 Ekim İçişleri Bakanlığı saldırısının Ankara’yı hem siyasi hem askerî açıdan daha şahin bir tutuma itti. Bu şahinleşme iki cephede, biri askeri, diğeri diplomatik planda iki operasyon Batıya meydan okuma çizgisinde gelişiyor. 4 Ekim günü önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ardından Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler tarafından yapılan uyarılar, Suriye ve Irak’taki PKK’ya
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 20 Eylül’de New York’ta Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile de görüştü. Görüşmede 5 Eylül’de Ankara’da buluşan Dışişleri Bakanları Hakan Fidan ve Yorgo Gerapetritis’in çizdiği “olumlu gündemden” Akdeniz’de göç ve doğal afetlerle ortak mücadeleden söz edildi, Kasım ayında bir Güven Artıcı Önlemler toplantısından ve 7 Aralık’ta Selanik’te Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Toplantısı gündeme
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için Nev York’a yola çıkarken Türkiye’nin Avrupa Birliğiyle yolları ayırma ihtimalinden söz etmesine AB saflarından “Gitme kal, istediğini verelim” diyen olmadı şimdiye kadar. BM çalışmaları sırasında yapılacak ikili görüşmelerde AB liderlerinin Erdoğan’a “Türkiye’siz olmaz” mesajı vereceği beklentisi var belki de Cumhurbaşkanımız ve yakın çevresinde. Erdoğan’ın ikili görüşme programında
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Yunanistan Dışişlari Bakanı Yorgos Yerapetritis ile 5 Eylül’de Ankara’da bir araya geldi. İkili görüşmenin ardından basin açıklaması yapan bakanlar, Yunanistan-Türkiye ilişkilerinde “olumlu döneme girildiği” vurgusunu paylaştılar ve toplantıda önümüzdeki dönemde ilişkilerin geliştirilmesi için belirlenen yol haritasının konuşulduğunu belirttiler. İlk olarak konudan hakan Fidan, “Yunanistan ile ilişkilerimizde yeni ve olumlu bir
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 4 Eylül’de Rusya’nın Soçi kentinde bir araya geldi. Rus Sanatoryum’da yapıldığı belirtilen toplantı öncesi kısa bir basın açıklaması yapan Erdoğan ve Putin’in gündeminde Rusya’nın Temmuz ayında geri çekildiği Karadeniz tahıl mutabakatının yanı sıra ekonomik ilişkiler ve Suriye var. Tahıl Koridoru ile ilgili konuşan Erdoğan “İnanıyorum
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 31 Ağustos 1 Eylül temaslarında sadece Rus karşıtı Sergey Lavrov değil Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile de görüşmüş olması önemliydi. Birazdan ayrıntısına gireceğim ama Rusya’nın Ukrayna tahıl anlaşmasına dönüşü için henüz somut sonuç alınmadı; nitekim Şoygu anca talepleri karşılanırsa anlaşmaya devam edeceklerini söyledi. Ancak Fidan’ın Moskova temaslarında 4 Eylül’de Soçi’de
İnsanların öldürülüp şehirlerin yerle bir edildiği, ülkelerin mahvolduğu savaşlar üzerine emperyalist bakışı büyün çıplaklığıyla orta koyan en samimi ve en ahlaksız itirafın sahibi ABD’li bir siyasetçi. Ama önce sahneyi kuralım. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 31 Ağustos’ta Moskova’da Rus karşıtı Sergey Lavrov’la görüştü. Sadece tahıl anlaşması değil, Suriye’den Kafkaslara dek geniş bir yelpazede konuştukları anlaşılıyor. Kararı
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov ile 31 Ağustos’ta Moskova’da gerçekleştirdiği görüşmenin ardından yaptığı açıklamada Karadeniz Tahıl Anlaşması için Birleşmiş Milletler’in yeni bir öneri üzerinde çalıştığını, yeni sürecin “Rusya’nın talep ve önerilerini anlamaya” odaklanacağını söyledi. 31 Ağustos ve 1 Eylül tarihlerinde ikili çalışmalar yürütmek üzere Moskova’da bulunan Hakan Fidan, ziyaretinin ilk
ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley 25 Ağustos’ta Amman’da Ürdün televizyonu Al Mamlaka’ya özel bir mülakat verdi. Bu mülakat Türk basınında daha çok ABD’nin enerji çıkarları nedeniyle Orta Doğu’dan çıkmaya niyeti bulunmadığı yönüyle öne çıktı; Türkiye bakımından bu önemliydi. Ancak Milley’nin aynı mülakatta Rusya’nın Ukrayna savaşı üzerine yaptığı yorum, yine Türkiye’yi ilgilendirilmesine rağmen fazla ilgi