CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından da iktidarın gayrıresmi koalisyon ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli ile görüşmesi farklı tepkiler doğurdu. Ateş püskürenler de var, alkışlayanlar da. Kimisi Özel’in bu görüşme ile Erdoğan’ın tartışmalı hukuki konumunu meşrulaştırdığını, 31 Mart seçimini kaybettiği bir dönemde hemen erken seçim isteyerek devirmek yerine ona imdat simidi attığını,
‘Ne biçim bir soru bu?”, diyebilirsiniz haklı olarak. Yanıtı normal koşullarda son derece basit: “Halihazırdaki anayasal sisteme göre, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 50’nin üzerinde kim oy alıyorsa ülkeyi de o yönetiyor”. Dışarıdan bakınca da öyle. Yasama, yürütme ve yargıyı adeta tek elden yöneten bir cumhurbaşkanı var. Bir de O’nun, sözlerine “sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ve talimatları çerçevesinde…”
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı için TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un verdiği davet oldukça hareketli geçti. 31 Mart seçim sonuçlarının siyasi iklime getirdiği hareketlenme Meclis davetinde kendisini gösterdi. Görünürdeki konu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Anayasayı bir daha değiştirme arzusuydu ama biraz kazıyınca önümüzdeki ayları belirleyecek yeni senaryolar fark ediliyordu. Dikkatler Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın CHP lideri
Cumhur İttifakından çatırtılar gelmeye devam ediyor. MHP lideri Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı en hassas yerinden, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’le vurdu. Bahçeli’ye göre Şimşek, ABD’de “yerel halkı” (İngilizce “locals”) enflasyonunun düşeceğine ikna etmemiz gerekiyor derken “müfsit” yani fesat çıkaran zihniyette olduğunu göstermişti. İşte bu zihniyet “son günlerde maruz kaldığımız skandalların asıl sorumlusuydu”. Bahçeli’nin
2020’li yıllar itibariyle Avrupa’da siyasal ve toplumsal anlamda ciddi krizler ve sorunlar var ve Avrupalı liderler bunların üstesinden gelmeye çalışıyor. Son yerel seçimlerin de gösterdiği üzere Türkiye’de de değişim rüzgârları oldukça güçlü esiyor. Almanya’nın da aşırı sağ parti ve gruplarınının yükselişte olduğu bir dönemde sosyal demokrat bir siyasetçi olan Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier 22-24
Muhalefete muhalefet politikası benimseyen İYİ Partinin 31 Mart yerel seçimlerini kaybetmesi üzerine Meral Akşener’in genel başkanlıktan istifa etmesi üzerine çıkan tartışmalar bir kısım komplo teorilerinin gerçek olabileceğini düşündürüyor. Gazeteci Murat Yetkin, Cumhur İttifakının Akşener’in İYİ Partinin başında kalmasını istediğini; UNS Haber Medya Genel Koordinatörü Osman Ünsal, Mustafa Destici’ye dayanarak bunun sebebinin Akşener’in yeni anayasaya destek
Bayram tatilinin bitmesine birkaç gün kaldı. 15 Nisan Pazartesi’den itibaren 31 Mart seçimleriyle değişen siyasi iklimde fırtınalar bekleniyor. Fırtınalar elbette kazanan tarafı, CHP’yi de etkileyecek ama daha çok kaybeden tarafta, AK Parti ve genel olarak Cumhur İttifakı saflarında eseceğe benziyor. Bayram boyunca Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, AK Parti’nin yerel seçimde hem büyükşehirler ve iller düzeyinde hem
31 Mart yerel seçimleri beklenenin çok ötesinde sonuçlar üretti. Seçimden hemen sonra yapılan değerlendirmelerde, seçime genel katılımın düşük olması nedeniyle, sandığa gitmeyen AK Parti’li seçmenin CHP’nin zaferinde esas belirleyici olduğu konuşuluyor. Ancak sandık bazlı analiz daha farklı tabloya işaret ediyor. Bunun detaylarına gelmeden önce seçim sonuçlarında etkisi olan üç önemli konuyu değerlendirmekte fayda var. Ekonomi
AK Parti Ankara’da havlu atmak üzere. Bu kanıya varmamın üç nedeni var. Mansur Yavaş etkisini biraz sonraya bırakarak önce daha güncel olan diğer ikisini söyleyeyim. Biri, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 5 Mart’ta Cumhur İttifakı’nın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve halen AK Partili Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok’a destek için ilçeyi ziyareti. Haberi alınca aklıma ilk
Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilme şartını yüzde 50+1’den yüzde 40+1’e indirmeyi ve tek turlu olmasını önermesi, 12 Eylül’de Ulucanlar müzesinde başlattığı yeni ve sivil anayasa söylemlerindeki ana amacının 2028’de yeniden ve kolayca seçilme arzusu olduğunu biraz daha netleştiriyor. Toplam görev süresi 2023’te dolmasına rağmen en fazla iki dönem yasağını Anayasa’ya aykırı bir yorumla aşarak 3’üncü