İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kendisine dava açan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e hakaret ettiği gerekçesiyle yargılandığı davanın 11 Nisanda yapılan duruşmasında seçim bildirgesi niteliğinde bir savunma yaptı. İBB’deki yolsuzluk iddiaları nedeniyle tutuklanıp hükümetçe görevden alınan İmamoğlu’nun, Silivri’de, daha önce siyasi nitelikli Ergenekon-Balyoz serisi “kumpas” davalarından hafızalarda yer etmiş Silivri Cezaevi 2 No’lu duruşma
Bugün 11 Nisan Cuma. Bugün üç Türkiye’ye uyandık. İstanbul’da Ekrem İmamoğlu yargılanıyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e hakaret suçlamasıyla karşısına, Ergenekon-Balyoz davalarındaki kötü şöhretiyle Silivri Cezaevi mahkemesinde çıkıyor. Çağlayan Adliyesinde yapılacak duruşmaya kitlelerin akın edeceği endişesi var belli. Duruşma 16 Haziran’a ertelendi; Erdoğan’a karşı “İstanbul’u üç kez kazandığım için tutukluyum” diyen İmamoğlu en azından iki
ABD ile Çin arasındaki artan jeopolitik ve ekonomik gerilim, Soğuk Savaş sonrası kurulan Atlantik merkezli düzenin artık sürdürülemez hale geldiğini gösteriyor. Trump döneminde başlatılan “ticaret savaşları”, Biden yönetiminde daha sofistike ama aynı derecede agresif bir “stratejik rekabet” politikasına evrildi. Bu, sadece gümrük tarifeleri ve teknoloji transferleriyle sınırlı bir çekişme değil; küresel liderliğin, değerler sisteminin ve
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan PKK’nın silahsızlandırılması planı çerçevesinde ilk kez bugün (10 Nisan) İmralı’da PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan ile temasta bulunan DEM Parti heyetiyle doğrudan görüştü. Cumhurbaşkanının Beştepe’deki makamında yapılan görüşmeye DEM Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder ve DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan’ın yanı sıra MİT Başkanı İbrahim Kalın ve
Gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel bu sabah (10 Nisan) erken saatte İstanbul polisi tarafından evlerinden gözaltına alındı. Soykan ve Ağırel’in evlerinde arama yapıldığı, bilgisayar ve cep telefonlarına el konularak Vatan Caddesindeki İstanbul Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğü bildiriliyor. Soykan ve Ağırel’in avukatları Enes Ermaner, “X” hesabından, zaten bugün saat 13.00’de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ifade vermek üzere
İyi diplomasi sessizce yapılır derler. Ama bu kadarına da pes! Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan… Üçü birden, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımak yerine Güney Kıbrıs’a büyükelçi atadı. Üstelik bu adımı atmadan önce ne Ankara’yı aradılar, ne Türk Devletleri Teşkilatına danıştılar. Ve Türkiye ne yaptı? Tuhaf bir diplomatik duruş sergiledi: Sustu. Dışişleri Bakanlığı, büyükelçilik açılışlarını görmezden geldi.
Trump hazretleri kuyuya taş attı yine. Bu seferki bayağı büyük. Gümrük vergisi savaşları başladı. Ortalık toz duman. ‘Yabancı savcı istiyoruz’ pankartına yol açan siyasi gelişmeler sürüyorken bir de üzerine bu geldi. Hadi biz şaşırmazsak şaşıran bir ülkenin çocuklarıyız; dünyanın en sakin ülkelerinden biri olan İsviçre’ye de bu yapılır mı? Biz burada “bugün acaba neden heyecan
Türkiye, ilk İklim Kanunu teklifiyle “net sıfır emisyon” hedefini yasallaştırmayı ve iklim krizine karşı sistematik adımlar atmayı vadediyor. Şehirlerin iklim dirençlerinin artırılması, emisyonların yönetilmesi, yeşil finansman mekanizmaları, su ve gıda güvenliğinin sağlanması gibi birçok başlık, teknik düzeyde oldukça kapsamlı görünüyor. Ancak Türkiye’nin ilk iklim kanunu olacak bu metin, Antroposen çağın (insan çağının) gerektirdiği, insan-doğa ilişkisine
Doğru adını kim koyacak diye bir süredir dikkatle izliyordum. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan koydu. Bakırhan’ın 8 Nisan günü DEM Meclis Grubuna hitabındaki şu cümle, iktidara sıradan bir öneri gibi görünse de sürecin gerçek adını bütün çıplaklığıyla içinde barındırıyordu: “Silahsızlandırma süreci özel bir yasayı gerekli kılmaktadır.” Silahsızlandırma… Daha da açık söylersek PKK’yı silahsızlandırma