Ankara içişleri Siyaset Kulisleri Haber Yorumlar: Ankara’nın siyaset kulislerinden derinlemesine bilgi, analiz ve tahminler veren ancak Ankara’nın ötesinde yerel siyasetin nabzını tutan haber ve yorumlar.
Amerikalı Senatör Lindsey Graham’ın 18 Ocak’ta Ankara’daki yoğun temasları ardından 19 Ocak’ta ayrılırken düzenlediği basın toplantısına mümtaz Türk medyası, örneğin BBC, Almanya’nın Sesi ve Rusya’nın Sesi radyolarının gösterdiği ilgiyi göstermedi. Nedenini sorgulamıyorum artık, malumun ilamı gereksiz. Oysa Graham, Türkiye’nin Suriye siyasetini yakından ilgilendiren önemli konulara değindi. Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 20 Ocak gecesi ABD Başkanı
En son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: film güzel; seyirlik bir macera, sinema salonundan verdiğiniz bilet parasını hak etmiş duygusuyla ayrılırsınız ki bu iyi bir duygudur. Bir sinema yazarı, film eleştirmeni değilim. Bir filmde aradıklarım, beni kendi dünyasına çekip bitene kadar orada tutabilmesi, güçlü bir öyküsünün olması ve biraz da harekettir. Çiçero’da hepsi mevcut. Güçlü ve yakın
Amerikalı Senatör Lindsey Graham Ankara’da aynı gün içinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan ile görüştü. Erdoğan ile 18 Ocak görüşmesi tam 2,5 saat sürdü, yazıyla iki buçuk saat. Dahası, beraber Fazıl Say konserine bile gittiler. O kadar yani… Bir devlet başkanına uygulanacak düzeyde
İstanbul bu akşam, 5 Ocak akşamı din ve siyaset kesişmesinin uluslararası siyaset açısından yankılar yaratabilecek bir toplantıya sahne oldu, Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko, Fener Rum Patriği Bartolomeo şerefine bir akşam yemeği veriyor; hayır Kiev’de değil İstanbul’da. Yemeğin şeref konuklarından birisi de yüzlerce yıldan sonra bu gün öğle saatlerinde Patrik Bartolomeo’nun imzasıyla “otosefal”, yani bağımsız statü
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “YPG’yi geri çekin, yoksa geliyoruz” derken ABD Başkanı Donald Trump “Gelin o zaman, biz çekiliyoruz” diye Erdoğan’ı da, başka herkesi de ters köşeye yatırdı: Bu kadarını kimse beklemiyordu. Bu kararla Suriye iç savaşında da, bölgesel dengelerin yeniden şekillenmesi çekişmesinde de yeni bir sayfa açıldı, dolayısıyla ortaya yeni riskler ve yeni fırsatlar çıktı.
Önceki haftaya Emin Çölaşan ve Necati Doğru’nun FETÖ’cülüğüyle başlamıştık. Geçen hafta Fatih Portakal’ın halkı sokağa dökme tehdidiyle uğraştık. Bu haftaya da Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’in darbeciliğiyle gözümüzü açtık. Pazartesi sabahı ilk iş polisler iki değerli sanatçımızın kapısına dayandı; savcı çağırıyordu. Onlar da gittiler, gözaltına alınıp ifade vermeye başladılar. Müjdat Gezen’in 12 Eylül’de gözaltına alındığında
ABD’nin Suriye’den askerlerini çekme kararı PKK’yı mı, Amerikalı Demokratları mı, yoksa bizdeki genel memnuniyetsizlikten çıkış umutlarını akıl almaz biçimde ABD’ye bağlayanları mı daha çok üzdü diye soracak olsanız, hemen verecek bir cevabım yok. Ama bu karara giden süreçte neler yaşandığına dair bir takım perde arkası bilgiler ortaya çıkmaya başladı; onu hemen paylaşabilirim. Bu paylaşımda üç
Ne gündü ama! 19 Aralık’ta sabahtan akşama dek olanları sıralayıp, noktaları birleştirdiğimizde ortaya çıkan resim yedinci yılını dolduran Suriye savaşının seyrini değiştirecek türdendi. Başlayalım mı? • The Wall Street Journal gazetesi, İstanbul’daki Cemal Kaşıkçı cinayetinin İsrail ve Suudi Arabistan arasındaki yakınlaşmaya darbe vurduğunu yazdı. Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın İsrail ile gizli diplomasisini yürüten iki
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 16 Aralık günü Türkiye’nin Suriye siyasetinde 2011’den bu yana en önemli değişikliğin işaretini verdi. Hükümetin, Suriye’de demokratik bir seçimin yapılması halinde Beşar Esad ilke de çalışmayı düşünebileceğini söyledi. Bunun anlamı, Türkiye’nin Şimdiye dek izlediği, Esad’ın geçiş döneminde dahi yönetimde bulunamayacağı, geçiş döneminden çıkışta aday dahi olmaması gerektiği yolundaki tutumunu değiştirme işareti
Amerikan yönetimindeki havaya yakından bakacak olursanız, aynı anda yaşadıkları sorun sıklığı açısından Çin ve Rusya’nın önünde, da açık arayla birinci saydıklarını görürsünüz. Ankara’daki duygular da karşılıklı ve bu gerilimli ilişki pek yakında yeni bir gerilim testinden geçeceğe benziyor. Yakında derken 2019’un ilk haftalarından, ilk aylarından söz ediyoruz; muhtemelen, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gücünü daha da artırıp