11 – 12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta yapılan NATO Zirvesinden beri Türkiye – Avrupa Birliği ilişkileri yeniden tartışılmaya başlandı. Ancak bu tartışmanın içeriğinin olup olmadığına bakmak lazım. Türkiye-AB ilişkileri özellikle yedinci yılını idrak ettiğimiz 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden bu yana tepe taklak geri gitti. Yasadışı göçü önlemek için Eylül 2015 – Haziran 2016 tarihleri
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 11-12 Temmuz’da Litvanya’nın Başkaneti Vilnius’ta yapılan NATO Zirvesi başlamadan hemen önce İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile yaptığı görüşmede İsveç’in NATO üyeliğine yeşil ışığı yaktı. Açıklamayı da Stoltenberg yaptı. Böylece Türkiye, Batı’daki beklenti üzerine Zirve başlamadan önce İsveç’e onay vermiş oldu. Deyim yerindeyse İsveç “Atı aldı, Atlaktik
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’den ayrılırken işin içine AB üyelik sürecini de katıp çıtayı hayli yükseltmesinden birkaç saat sonra Litvanya’da NATO Zirvesi öncesinde bir vaatler listesi karşılığında İsveç’in üyeliğine onay vermesine 10 Temmuz’da tanık olduk. Bunun hükümet çizgisindeki medya tarafından “Diplomatik zafer olarak” olarak duyurulmasına da. Bu konudaki gerekçeli kararı da en anlaşılır şekilde Hürriyet’te Hande
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsveç’in NATO’ya üyeliği için gereken katılım protokolünü meclise sunacağı konusunda anlaşmaya vardığını açıkladı. Açıklama NATO zirvesi öncesinde 10 Temmuz’da Litvanya’nın Vilnius kentinde yapılan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ve Genel Sekreterin katıldığı toplantının ardından geldi. Toplantı ardından basın açıklaması yapan Stoltenberg, “Avrupa-Atlantik bölgesinin caydırıcılığı
Geçtiğimiz hafta Avrupa Birliği Üyelerinin yeni ve tartışmalı bir göçmen politikası reformu üzerinde anlaşmasının ardından Yunanistan açıklarında kaçak göçmen taşıyan bir teknenin batarak yüzlerce kişinin ölümüne sebep olması Türkiye dahil pek çok ülkede son yıllarda önemli bir sorun haline gelen ve son seçimlere damgasını vuran düzensiz göç problemini tekrar gündeme getirdi. Peki Avrupa Birliği’nin aldığı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28 Mayıs’ta yeniden cumhurbaşkanlığı makamına seçilmesinin ardından ilk yurt dışı ziyaretinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne giderek mevkidaşı Ersin Tatar ile görüştü. İkili heyetlerin görüşmelerinin ardından düzenlenen basin toplantısında konuşan Erdoğan, Avrupa Birliği ile müzakere sürecine değinerek “Müzakere masasına geri dönülecekse bunun yolu KKTC’nin tanınmasından geçmektedir,” dedi. Erdoğan, görüşmelerinde Kuzey Kıbrıs’a elektirik
1923 sadece Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı değil, aynı zamanda Avrupa Birliği ile akdettiğimiz Ankara Anlaşmasının altmışıncı yılına tekabül ediyor. Bu süre zarfında ilişkilerimiz çok değişik aşamalardan geçti. Son birkaç yıldır ise bu ilişkilerde sürekli bir gerilemeye tanık olundu. Mayıs ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinden sonra AB ile ilişkilerimizin yeni bir temel üzerinde geliştirilmesi önem taşımaktadır.
14 Mayıs seçimleri, Türkiye’nin gelecekte yine kader planına inanan mı, yoksa bilim, akıl ve rasyonalite çizgisinde olan bir iktidarla mı yönetileceğini tayin edecek. Bu seçimlerin kritik önemi tam da bu nedenle stratejik anlam kazanıyor. Stratejik olan, yeni bir yol ayırımının bilincinde olmak, ortak geleceği çağdaşlaşma doğrultusunda hazırlamak, bilim, akıl ve rasyonalite çizgisinde güçlendirmektir. Aydınlanma, örf
Rusya, Türkiye’de seçimleri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kazanmasından yana olduğunu gizlemiyor. Çıkarları bunu gerektiriyor. S-400 meselesiyle Türkiye üzerinden NATO içinde psikolojik savaş yöntemlerine milyarlarca dolar dökseler yol açamayacakları bir tartışma başlattılar, üstelik bunun karşılığında S-400’lerin bedeli olarak 2,5 milyar dolar aldılar. Rusya dışındaki ilk nükleer enerji santralini Akkuyu’da kuruyorlar. PKK’yı ABD gibi -kâğıt üzerinde de olsa-