CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 7 Ağustos akşamı HaberTürk canlı yayınında Muharrem Sarıkaya’nın sorusuna CHP’li büyükşehir belediye başkanlarını “ikinci dönem de devam etmesinden yana olduğu” yanıtını verdi. Bu yanıt siyaset kulisinde Kılıçdaroğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın gelecek seçimde Cumhurbaşkanı adayı olmasının önünü kestiği şeklinde yorumlandı.Bu yerinde bir
Geçenlerde YouTube kanalım için, Efsane Geri Vitesler isimli bir video hazırladık. Videonun konusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uzun siyasi kariyerinde yaptığı 180 derece dönüşler. Video çokça izlendi, beğenenler oldu, eleştirenler oldu. Aynısını muhalefet için de ya sıkıysa bakalım yazanlar çok oldu. Yaparız elbette, şimdi muhalefettekiler iktidar olsun, onları da yaparız. Videomuzda merceğimizi 20 yıldır Türkiye’yi yöneten kişiye
AK Partililer Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı 9 Temmuz’da Diyarbakır’da “Bıji Serok Erdoğan” diye karşılamışlar. Kürtçe “Yaşasın Başkan Erdoğan” demek. Sloganın aslı, yasadışı PKK taraftarlarının, İmralı cezaevindeki liderleri Abdullah Öcalan için kullandığı “Bıji Serok Öcalan” şeklinde AK Partililer demek ki Kürt oylarına o kadar muhtaç hale gelmiş durumdalar ki “Bıji Serok Erdoğan” sloganından medet umuyorlar, seçmen çekeceklerini,
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Nasıl bir cumhurbaşkanı?” sorusunu yanıtladı. Edirne’de Muhtarlar Buluşması’nda konuşan Kılıçdaroğlu, adaylık tartışmalarından söz ederek “Bir cumhurbaşkanı arıyorsak önce kafamızda niteliklerini oluşturmamız gerekiyor” dedi. “Ali mi olsun, Veli mi olsun, anketler, şunlar bunlar. Önce ülkesini seven her vatandaşın elini vicdanını koyup şunu düşünmesi lazım. Bu memlekete nasıl bir cumhurbaşkanı olmalı. Asıl
Bir ülkeyi yöneten kişi, kendi iktidarını sürekli kılma umuduyla kendi halkının yabancı bankalara daha fazla borçlandırmakla, muhalefeti ise başa geçerse bu borcun altından kalkamamakla tehdit eder mi? Etmez, değil mi? Bir ülkeyi, hem de bütün yürütme gücüyle elinde tutan ve “yerli ve milli” olma iddiasındaki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin dışa bağımlılığını azaltmakla övünmesi lazım. Oysa
Kadir Has Üniversitesi’nin her yıl hazırladığı Türk Dış Politikası Kamuoyu Algıları Araştırması bu yıl da akut bir kafa karışıklığı tablosu çiziyordu ve hayli şaşırtıcı ya da bana göre açıklanması zor verilerle doluydu. Örneğin giderek milliyetçi söylemin başat konularından birisi haline gelen göçmenler konusunda rakamlar hayli şaşırtıcı. 2019 yılında mevcudiyetleri yüzde 67,7 tarafından memnuniyetsizlik sebebi olarak görülen
Önemli bir dönemece daha yaklaşıyor ülke. Siyaseten bu noktada ne önemli olacak? 2002’den bu yana iktidarda olan AK Parti’yi bir keseye koyacağız öbürüne de geriye kalan hayatımızı. Ben yaşlarda olanlar ana-babalarından daha iyi bir hayat yaşadıklarını göğüslerini gererek söyleyebilecekler mi? Geriye kalan yaşanmıştan az olduğu aşikar yıllar yine de nasıl geçecek? Daha gençler, öncelikle geleceğe
Türkiye’nin makroekonomik kırılganlıkları sorun olacağını 2018 seçimlerinden önce hissettirmeye başlamıştı. Ancak o günlerde bunun hane halkına bir yansıması söz konusu değildi. Ağustos 2018’deki Rahip Brunson krizinden sonra başlayan problemler hane halkın çok geçmeden enflasyon ve işsizlik olarak yansıdı. Üzerine salgın ve salgının ekonomik etkileri eklenince vatandaş çok uzun bir süredir ciddi ekonomik problemlerle baş başa
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Sözcüsü Stephane Dujarric aracılığıyla yaptığı açıklamada, İsrail’e uluslararası insani hukuk ve insan hakları hukuku doğrultusunda yıkım ve tahliyeleri durdurması çağrısı yaparken, BM Güvenlik Konseyi’nin Doğu Kudüs’te artan şiddet olayları üzerine bugün acil olarak toplanma kararı aldığı bildirildi. İşgal altındaki Doğu Kudüs’te devam eden şiddet olayları ve Filistinli ailelerin Şeyh Cerrah
Popülist iktidar partilerini seçimlerde yenmek kolay değildir. Özellikle de demokratik gerilemeler başlamışsa, ki popülist partiler yeterince uzun süre iktidarda kaldığında bu tür gerilemeler sıklıkla görülür. Çünkü, bu süre zarfında siyasi sistemi lehlerine dizayn etmişlerdir ve seçimlerle yerlerini kaybetmeleri çok zor hale gelmiştir. Öte yandan, liberal demokrasiden yana muhalif gruplar için seçimlerden başka meşru yol yoktur