Yıllardır Birleşik Arap Emirlikleri ile kopuk durumda olan ilişkiler BAE veliaht Prensi Muhammed bin Zayed el Nahyan’ın Türkiye ziyaretiyle yeniden ısınmaya başlıyor. Henüz resmî açıklama olmasa da dünya kamuoyunda MBZ olarak tanınan ve Türkiye’ye karşı hasmâne tutumuyla bilinen El Nahyan’ın 24 Kasım’da Türkiye’de olması ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmesi bekleniyor. Bu ziyaret, BAE Ulusal
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, kendisine karşı kurulan demokratik ittifakın baskısıyla 12 yıldır aralıksız sürdürdüğü görevini 13 Haziran itibarıyla bırakmak zorunda kaldı.Sok dakika haberlerini okuyunca Netanyahu’nun ne tür bir siyasetçi olduğunu bütün çıplaklığıyla anlamamı sağlayan bir tablo gözümde yeniden canlandı.Tel Aviv, Temmuz 2006. On Avrupa ülkesinden birer gazetecinin davetli olduğu bir tur için İsrail’deydim. (O zamanlar
İsrail siyasetini yakından takip edenler için 2 Haziran gecesi saatler geçmek bilmedi. 5 Mayıs’ta hükümet kurma görevini üstlenen Yesh Atid (Gelecek Var) partisi lideri Yair Lapid, kendisine tanınan sürenin dolmasına saatler kala Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin’e koalisyon ortaklarının anlaştıklarını iletti. İsrail’in yeni hükümeti, aralarında İsrailli Arapları temsil eden Ra’am Partisi’nin (Birleşik Arap Listesi) de bulunduğu, sağ
Erdoğan-Biden görüşmesine doğru Türk-Amerikan ilişkilerinin son durumu, bana, William Shakespeare’in “Hamlet”e, oyunun üçüncü perdesinde söylettiği “Olmak ya da olmamak – işte mesele bu” tiradını hatırlatıyor.İnsanın ölüme dair tereddütlerini özetleyen bu tiradın, iki hafta sonra Amerika ile yaşayacağımız yüzleşmeyi yönetmenin güçlüğünü çok iyi tarif ettiğini düşünüyorum. Aslında, bu güçlük her iki taraf için de geçerli. Ancak,
“Yaptığı açıklamalar ilişkilerimize ilave ek yük getirse de”, her şeye rağmen Başkanı Joe Biden ile Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir dönemin arayışında olduğu sözleri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ait. Erdoğan’ın 26 Mayıs’ta önde gelen 20 Amerikan şirketinin yöneticileriyle yapılan video-konferans sırasında söylendi.Toplantı, Türkiye’nin yeni ABD Büyükelçisi Murat Mercan ile ABD Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Myron Brilliant’ın girişimleriyle
Mayıs ayı başında, Kudüs’ün doğusundaki Şeyh Cerrah bölgesinde yaşayan Filistinlilerin evlerinden çıkartılmasıyla ilgili bir davanın ertelenmesiyle artan gerilim, aynı günlerde el Aksa camiinde ve çevresinde yaşanan olaylarla birlikte süratle Gazze Şeridi ile İsrail’in güneyi arasında yüksek yoğunluklu bir roket düellosuna dönüştü. Yaklaşık 10 gün süren karşılıklı bombardıman süreci sonunda Mısır’ın ara buluculuğunda varılan ateşkes anlaşması,
Günümüzde yaşadığımız olaylar devletlerin yaptıklarının yanlarında kar kaldığını göstermekte. İsrail’in son saldırıları, dünya ne derse desin, ne kadar bağrılıp çağırılsa da hiç kimsenin Filistinlilere yönelik darbe ve yıkıma devam edilmesinin engelleyemeyeceğini gösterdi. İsrail’i en azından yavaşlatabilecek tek ülke Amerika Birleşik Devletleri olayları seyretmeyi tercih ediyor. Hamas, İsrail’i yok etmeye kararlı bir terör örgütü olarak kabul
ABD Başkanı Joe Biden’ı Donald Trump’ın keyfi ve gerici yönetimine karşı Beyaz Saray’a taşıyan ilericilik iddiası Filistin’de yerle bir oldu. ABD yönetimi 10 Mayıs’ta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin İsrail polisinin 7 Mayıs’ta Mescidi Aksa’da başlattığı saldırıyı kınamasını veto etti. Beyaz Saray’dan 11 Mayıs’ta yapılan açıklamadaysa, İsrail’in Gazze’den atılan Hamas ve İslami Cihad roketlerine karşı kendisini,
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Sözcüsü Stephane Dujarric aracılığıyla yaptığı açıklamada, İsrail’e uluslararası insani hukuk ve insan hakları hukuku doğrultusunda yıkım ve tahliyeleri durdurması çağrısı yaparken, BM Güvenlik Konseyi’nin Doğu Kudüs’te artan şiddet olayları üzerine bugün acil olarak toplanma kararı aldığı bildirildi. İşgal altındaki Doğu Kudüs’te devam eden şiddet olayları ve Filistinli ailelerin Şeyh Cerrah









