Hamas’ın 7 Ekim sabahı İsrail’e saldırısında öldürülenlerin sayısı 8 Ekim sabah saatlerinde 300 “kadar” İsrailli ve 300 “kadar” Filistinliye ulaşmıştı. İsrail’in bazı kasabalarında Gazze şeridinden sızan Hamas militanlarıyla İsrail asker ve polisi arasında çatışmalar devam ediyordu. ABD desteğiyle dünyanın en gelişmiş savaş teknolojisine ve Mossad ve Şin Bet gibi istihbarat ağlarının desteğindeki İsrail ordusu gafil
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Millet İttifakı partileriyle “birleşik aday listesiyle” boğuştuğu günlerde Ekrem İmamoğlu sahayı boş bırakmadı; Isparta ve Amasya’daki mitinglerindeki kitleyi coşturmasını bildi. Mansur Yavaş da sahaya iniyor; 10 Nisan akşamı Sözcü TV’de bu süre içinde Ankara Büyükşehir Belediyesinden maaş almayacağını da duyurdu. Bugün, 11 Nisan, İmamoğlu ve Yavaş, Çanakkale’de Kılıçdaroğlu ile birlikte çıktılar halkın
Korkma! Saadet Partisinin dün yayınladığı seçim videosu ekrana gelen bu sözcükle başlıyordu. Dün, 12 Mart, İstiklâl Marşının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Milli Marş olarak kabul edilişinin 102’inci yıldönümüydü. Sözlerini “Kahraman Ordumuza” ithafıyla Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı, Osman Zeki Üngör‘ün bestelediği marş aynı sözcükle başlar: korkma! Hem işgal ordularına hem de işgal ordularının işbirlikçisi Osmanlı
Gazeteci Uğur Mumcu bundan 30 yıl önce, 24 Ocak 1993 sabahı evinin önündeki aracına konan bombayla öldürülmemiş olsaydı o gün Cumhuriyet gazetesinde masasının başına geçip acaba ne yazacaktı? Evet, bir süre önce İran, uyuşturucu, PKK bağlantısı iddialarına dair yazacakları olduğunu söylemişti. Ama o gün muhtemelen Başbakan Süleyman Demirel’in Müsteşarı Turgut Özal tarafından hazırlanıp 24 Ocak
“Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’la nerede, ne zaman, hangi koşullarla görüşecek?” sorularının yanıtı henüz yok. Geçen yıl Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) 15 Temmuz darbesini Fethullahçılar üzerinden ABD ile birlikte desteklemekle suçlayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kendisi aleyhinde yayınlar yapan Sedat Peker’i getirmek için mi Abu Dabi’ye gidip “darbeci” Muhammed bin Zeyid tarafından kabul
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, kendisine karşı kurulan demokratik ittifakın baskısıyla 12 yıldır aralıksız sürdürdüğü görevini 13 Haziran itibarıyla bırakmak zorunda kaldı.Sok dakika haberlerini okuyunca Netanyahu’nun ne tür bir siyasetçi olduğunu bütün çıplaklığıyla anlamamı sağlayan bir tablo gözümde yeniden canlandı.Tel Aviv, Temmuz 2006. On Avrupa ülkesinden birer gazetecinin davetli olduğu bir tur için İsrail’deydim. (O zamanlar
Mayıs ayı başında, Kudüs’ün doğusundaki Şeyh Cerrah bölgesinde yaşayan Filistinlilerin evlerinden çıkartılmasıyla ilgili bir davanın ertelenmesiyle artan gerilim, aynı günlerde el Aksa camiinde ve çevresinde yaşanan olaylarla birlikte süratle Gazze Şeridi ile İsrail’in güneyi arasında yüksek yoğunluklu bir roket düellosuna dönüştü. Yaklaşık 10 gün süren karşılıklı bombardıman süreci sonunda Mısır’ın ara buluculuğunda varılan ateşkes anlaşması,
Akreditasyon sözcüğü günlük lisanımıza 28 Şubat sürecinde girdi. Genelkurmay gazetecileri “akredite” etmeye başladı. Yani öyle her gazeteci gidip Genelkurmay faaliyetini izleyemiyor, sadece “akredite”, yani denk, güvenilir, ehil olanlar izleyebiliyordu. Buna karşın Refahyol Başbakanı Necmettin Erbakan da Başbakanlık faaliyetini izleyecek gazetecileri akredite etmeye başladı.Bu akredite olma meselesi sonra hemen hemen her kuruma yayıldı ve iktidar sahipleri
Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta 4 Ağustos’taki patlama arkasında İsrail ajanları olduğundan Çin ajanları olduğuna, orada Hizbullah silahları saklandığından, yangının bir roket atışıyla başladığına dair pek çok haber, pek çok da komplo teorisi okudunuz bugüne dek. Bir de buradan okuyun istedim Beyrut’ta olanları.Beyrut’taki Türkiye Büyükelçisi Hakan Çakıl o gün saat 18.00 gibi yüksek bir apartmanın üst katlarındaki