Dışişleri Bakanlığı, 28 Kasım’da Karadeniz’de Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Bölgesi içinde meydana gelen tanker hadislerinin saldırı sonucu olduğunu doğruladı. Dışişleri Sözcüsü Öncü Keçeli saldırıdan kimin sorumlu olduğunu açıklamadı ancak açıklama, Ukrayna’nın saldırıyı 29 Kasım’da üstlenmesinden hemen sonra yapıldı. Ukrayna basınına konuşan yetkililer saldırının Ukrayna Gizli Servisi (SBU) ve Deniz Kuvvetlerinin ortak operasyonuyla, “Seababy” türü Suüstü İnsansız
Türkiye ile Rusya yüzyıllardır aynı sahnede dans ediyor: Kimi zaman savaşarak, kimi zaman barışarak; kimi zaman ticaretle yakınlaşıp kimi zaman cephelerde karşı karşıya gelerek. Hiç tam güvenemediler ama birbirlerini de asla yok sayamadılar. 2025 itibarıyla bu kırılgan denge yeniden baldan çok limon tadı veriyor. Diplomatik nezaketin ardında, yavaş ama derin bir uzaklaşma yaşanıyor. Türkiye-Rusya:Pragmatik Bir
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 25 Eylül’de Beyaz Saray’da ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesi sırasında imzalanan 20 yıl vadeli LNG anlaşması, Türkiye’nin enerji-jeopolitik dengesinde yeni bir sayfa açtı. BOTAŞ’ın ABD kaynaklı doğal gazı pazarlayan şirketlerle yaptığı bu anlaşma yalnızca uzun vadeli enerji arzı değil, Türkiye’nin Rusya’ya bağımlılığını azaltma, enerji sepetini çeşitlendirme ve jeopolitik özerkliğini artırma kararlılığının
Avrupa liderlerinin çoğunun Washington’da Trump karşısında sıraya girdiği, hatta kimi zaman küçük düşürücü sahneler yaşandığı bir dönemde, Recep Tayyip Erdoğan’ın 25 Rylül’de Beyaz Saray’da gördüğü sıcak ve saygılı karşılama, başlı başına önemliydi. Altı yıl aradan sonra Oval Ofis’in kapısından yeniden giren Erdoğan’ı Trump bu kez kırmızı halı, özenli bir protokol ve bol iltifatla ağırladı. Liderlerin
Fotoğrafları Rusya Dışişleri Bakanlığının Telegram sayfasından aldım. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in 1 Eylül’de Çin’in Tianjin şehrinde 31 Ağustos-1 Eylül tarihlerinde yapılan Şangay İşbirliği Örgütü zirvesi çerçevesinde yaptıkları görüşmeden. Rus resmi fotoğrafçısı sadece toplantı masası dizilimini değil iki liderin toplantı sırasında birbirlerine bakışlarını da çekmiş yakalamış ve daha önemlisi, Rus Dışişleri de
Ateşkes için birçok çabaya rağmen Ukrayna’daki savaş hız kesmeden sürüyor. Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik savaşı aslında 2014’te Kırım’ın ilhakıyla başladı ve aralıklı çatışmalarla devam etti. Ancak Şubat 2022’de Moskova geniş çaplı bir işgal harekâtı başlatarak savaşı yeni bir boyuta taşıdı. Buna rağmen, kendisini bir süper güç olarak gören Rusya, Ukrayna’yı kısa sürede kontrol altına almayı başaramadı;
Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaş yalnızca Kiev’in değil, tüm Avrupa’nın jeopolitik dengelerini alt üst etti. Moskova’nın askeri enerjisinin ve diplomatik kapasitesinin büyük ölçüde Ukrayna cephesine saplanması, gözleri farklı bir coğrafyaya, Balkanlar’a çevirdi. Bugün tartışılan temel soru şu: Rusya gerçekten Balkanlar’da bir güç boşluğu mu bırakıyor, yoksa bu sadece Batı’nın görmek istediği bir “stratejik yanılsama” mı? Eğer
ABD Başkanı Donald Trump’ın Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile 15 Ağustos’ta Alaska’nın Anchorage şehrindeki Elmendorf–Richardson askeri üssünde yaptıkları üç saatlik konuşma bir bakıma İkinci Dünya Savaşının bitiminde 1945’teki Yalta Konferansıyla benzerlikler taşıyordu. Seksen yıl önceki konferansta ABD, Sovyetler Birliği ve İngiltere, Avrupa’dan taşmaya başlayan Alman Nazizmi ve Pasifikte Japon militarizmine karşı işbirliği yapmayı kararlaştırmışlar ve
Ukrayna-Rusya ateşkes ve İran-Avrupa nükleer görüşmeleri Türkiye’nin ev sahipliğinde bu hafta iki gün arayla yine İstanbul’da yapılıyor. Ukrayna ve Rusya heyetleri bu yıl içindeki üçüncü tur görüşmelerini de 23 Temmuz Çarşamba günü İstanbul’da yapacak. Görüşmede ateşkes koşullarının tartışılması ancak iki tarafın tutumlarının taban tabana zıt olması nedeniyle anlaşmaya varılma ihtimali zayıf. Nitekim tarafların Haziran başında









