Son dönemde uluslararası görüşme trafiği arttı. Üst düzey zirveler, kritik ziyaretler, toplantılar yapıldı. Canlı yayınlar, basın açıklamaları izledik. Bunlar arasında bana iki fotoğraf dikkat çekici geldi: Türkiye açısından öne çıkarılabilecek özellikte. Birinci fotoğraf, Kiev’de düzenlenen Zirve’ye ait. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’ye destek vermek amacıyla 24 Şubat 2025 tarihinde savaşın dördüncü yılına girildiği ve Ukrayna’nın
ABD Başkanı Donald Trump’ın 18 Mart’ta Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’le aylardır konuşulan telefon görüşmesini yapacağını açıklaması, Kremlin’in de bunu doğrulaması küresel gerilimi doruğa çıkardı. Bunun birkaç gün öncesinde Trump’ın eğer Putin Ukrayna ateşkesi için koşullarını kabul etmezse mali yaptırımları artıracağını söylemesi bunun kanıtı. İsviçre bankası USB’nin “uzun süreli küresel ticari savaş” olasılığının arttığı uyarısı yapması
Bir süredir Avrupa’yı yeniden konuşuyoruz. Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyelik hedefini de vurgulamayı ihmal etmiyoruz. Üstelik Avrupa’yı mevcut durumundan ancak bizim kurtarabileceğimizi düşünerek. Geleceğin inşasına ortak olalım istiyoruz. Jeopolitik vurgular söylemimize egemen durumda. Gerisi nasılsa kendiliğinden gelir anlayışındayız. Ne de olsa içimiz dolu, on yılların deneyimiyle zorlu yolun yarattığı düş kırıklıkları var. Öfke duyuyoruz. Suçluyoruz. Güvenmiyoruz.
Avrupa Birliğinden Türkiye’ye ikiyüzlü teklif derken Polonya Başbakanı Donald Tusk’un 12 Mart’ta Ankara’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yaptığı tekliften söz etmiyorum. Tusk, Türkiye’nin Rusya-Ukrayna görüşmelerinde öncü rol üstlenmesini istiyor. Ama bu ne sadece AB dönem başkanlığını yürüten Polonya’nın ne de şimdiye dek NATO üyesi olmasına rağmen hem Rusya hem Ukrayna ile dengeli ilişki götürebilen Türkiye’nin elinde.
NATO yetmiş yılı aşkın bir süredir Batı güvenliğinin temel taşı olmuş, çeşitli çatışmalarda yaşanan gerilemelere rağmen yeni bir dünya savaşını önlemiştir. Ancak Donald Trump’ın Beyaz Saray’a geri dönmesi ve Amerika’nın ittifaktaki rolünü açıkça sorgulamaya başlamasıyla birlikte NATO’nun geleceği giderek daha belirsiz bir hal aldı. Avrupa ABD olmadan kendini savunabilir mi? Türkiye bu değişen güvenlik ortamında
Uzun yıllar boyunca Çernobil (1986) ve Fukuşima (2011) kazalarının gölgesinde kalan nükleer enerji, bugün enerji güvenliği, karbon nötr hedefleri ve fosil yakıt bağımlılığını azaltma çabaları doğrultusunda küresel gündemin üst sıralarında yer alıyor. Özellikle şu gelişmeler, nükleer enerjiyi 21. yüzyılın temel enerji kaynaklarından biri haline getirme potansiyeline sahip: • Avrupa’daki enerji krizi ve Rusya-Ukrayna savaşının derinleştirdiği
Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşü, küresel jeopolitiği aniden değiştirdi. Yönetiminin Önce Amerika (America First) doktrinini yeniden uygulamaya koyması, NATO’da ABD taahhütlerini azaltmaya yönelik tehditleri ve Avrupa ülkelerine kendi savunmalarının finansal yükünü üstlenmeleri için baskı yapması, Avrupa Birliği’ni bir yol ayrımına getirdi. Avrupa uzun süredir “stratejik özerklik” kavramını tartışıyor olsa da, ABD’siz bir NATO ihtimali artık
Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri diplomatik heyetleri 27 Şubat’ta İstanbul’da ABD Başkonsolosluğu rezidansında bir araya geldi. Her iki ülkenin resmi kaynaklarından yapılan açıklamalara göre görüşme, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin normalleştirilmesi ve elçiliklerle ilgili sorunların çözümü amacıyla düzenlendi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, bir gün önce yaptığı açıklamada, “Diplomatlarımız, eski yönetim döneminde biriken sistematik sorunları
Donald Trump’ın Vladimir Putin ile yaptığı sıcak ve dostane telefon görüşmesi ve ardından Ukrayna’nın kaderini belirleme çabası, bir emlak baronunun iflas eden bir kumarhaneyi devretmesine benziyor. Kafasında “Bir şeyi neden satın alasın ki, bedavaya verebilirsin?” diye düşündüğünü duyar gibiyiz. Trump ve sadık Savunma Bakanı Pete Hegseth, ABD’nin küresel stratejisini yeniden şekillendirmeye—ya da daha doğrusu tamamen
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Rusya-Ukrayna savaşının üçüncü yıldönümünde Ankara’ya gelerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüştü. 23 Şubat akşam saatlerinde Ankara’ya gelen Lavrov, öncelikle Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile bir araya geldi. Görüşmenin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Lavrov’u Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde kabul etti. Lavrov-Fidan görüşmesi: Ukrayna merkezde İki bakan, görüşmenin ardından