Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, NATO Zirvesinden dönerken uçaktakilere “Suriye ile barış istiyoruz” demiş. Suriye ile savaşta mıydık? Hem evet hem hayır. Hayır, çünkü ordularımız karşı karşıya gelmedi, savaş ilanı yok. Evet, çünkü 2011’de Suriye’de iç savaşın patlamasıyla birlikte -o zaman başbakan, sonra- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yakın zamana dek hedefi Beşar Esad rejimini devirmek oldu. Bu amaçla
Washington’daki son NATO liderler zirvesinde Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore şimdiye kadar olduğundan daha sert ifadelerle İitifak’a ‘hasım kamp’ olarak tanımlandı, fay hatları keskinleştirildi. Ukrayna asıl öncelik olarak gündemde yerini aldı. 2026 yılındaki NATO liderler zirvesinin Türkiye’de yapılmasının kararlaştırılması ise bizim açımızdan belki de en önemli karar idi. Ortak Bildiride bir de Karadeniz’deki seyrüsefer
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan NATO’nun Rusya’nın Ukrayna’ya savaşında “taraf haline getirilmemesi” gerektiğini söyledi. Erdoğan bu açıklamayı NATO’nun 75’inci yıldönümünde düzenlenen 9-11 Temmuz Washington Zirvesine hareketinden önceki basın toplantısında yaptı. Bu tam da NATO’nun Ukrayna’yla dayanışma konusunu ayrı bir oturum olarak ele alacağı Zirve öncesinde Rusya’yla doğrudan mücadele eğilimlerine karşı peşinen veto işaretiydi. Basın toplantısı öncesinde Erdoğan’a
Bu başlığa bir Erdoğan daha eklemek lazım ama o iç siyasetle ilgili: AK Parti MHP’den vaz geçebilir mi? Yine de verilecek yanıtlar çok farklı değil. Şu fani dünyada hiç kimse ve hiçbir güç vaz geçilmez değildir. ABD, PKK’dan; Putin, Esad’dan; Erdoğan, ÖSO’dan ve AK Parti MHP’den vaz geçebilir, ama günü gelip kullanım değerinin miadı dolduğunda.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28 Haziran’da yaptığı açıklamada, Türkiye ile Suriye arasında yeniden diplomatik ilişkilerin kurulabileceği mesajı verdi. 28 Haziran’da Cuma namazı sonrasında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile geçmişte olduğu gibi gelecekte de bir araya gelebileceklerini söyledi. Erdoğan, “Suriye ile yeniden diplomatik ilişkileri kurmamak için bir sebep yok. Geçmişte
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan G7 toplantıları için İtalya’da, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler NATO toplantıları için Belçika’da. Bir de Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 15-16 Haziran’da İsviçre’de toplanacak Ukrayna Barış Zirvesi katılımı var bu temaslara eklememiz gereken. Ukrayna toplantısı eğer gerçekten ateşkes ve barış amaçlı olsaydı, Rusya’nın da bir şekilde muhatap alınması gerekirdi. Oysa daha çok Ukrayna’ya
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, BRICS Dışişleri Bakanları Toplantısı marjında düzenlenen BRICS+ oturumuna katılmak için bulunduğu Rusya’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından kabul edildi. Dışişleri Bakanı Fidan, görüşme ile ilgili yaptığı açıklamada “Ukrayna konusundaki mümkün olan her türlü arabuluculuk faaliyetlerini devam ettirmede biz de kararlıyız. Türkiye-Rusya arasındaki ilişkiler gerçekten fevkalade iyi gidiyor. Ticaret konusunda atılması
İklim değişikliği nedeniyle yaşadığımız, daha vahimini de bu yaz yaşayacağımız söylenen hava sıcaklıklarından bahsetmiyorum sadece. Hem ülke içinde hem de küresel düzlemde oldukça sıcak bir yaz gündemi bekliyor bizi. Sıcak yaz, AYM kararı Anayasa mahkemesinin son gecikmiş kararları tesadüf olamaz. Malum, Anayasa’nın 153/2. maddesinde Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geriye yürümeyeceği açıkça düzenleniyor. İptal edilenlerin yerine
Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar 28 Nisan’da İngiliz Financial Times gazetesine ABD enerji devi Exxon Mobil ile 1,1 milyar dolar tutarında 2,5 milyon ton sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) alımı için görüşmelerin sürdüğünü açıklamıştı. Bakan, Türkiye’nin “tek bir tedarikçiye” bağlı kalmamak için kaynaklarını çeşitlendirme gereğinden söz ediyordu; kast ettiği Rusya idi. Nitekim ABD Dışişleri Bakanlığı sözcülerinden Vedant
Avrupa Birliği’nin 17 Nisan’daki özel Konsey oturumunda uzun bir süreden sonra Türkiye ile ilişkiler ele alındı. Gerçekten ele alındı mı onu saptamak zor. Zira Zirve sonrasındaki açıklamayı okuyunca Türkiye’nin ciddiyetten uzak yüzeysel bir şekilde değerlendirildiğini anlıyorum. Geçtiğimiz yaz AB liderleri, dış politikadan sorumlu Yüksek Temsilci Josep Borrell’den Türkiye ile ilişkilerin nasıl düzeltilebileceğine ilişkin bir rapor