Dış ilişkilerde uygulanan temel politikalardan biri mütekabiliyet (karşılıklılık) ilkesidir. Size yapılan bir davranışa benzer şekilde karşılık vermektir. Bunu sadece olumsuz bir şekilde değerlendimek yanlış olur. Bazen de bir jest yapar ve karşılığını beklersiniz. O jestin karşılığı hemen gelmese bile en azından kayda geçer ve ileride kullanma ihtimaliniz olur. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin helikopter kazasından sonra
Başak Demirtaş’ın DEM Parti İstanbul adayı olmayacağı açıklaması ardından durulmuş görünen siyaset kulisleri yeniden hareketlendi. İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun şansını artırdığı var sayılan bu gelişmeyle artan hareketliliğin bir göstergesi Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Tayyip Erdoğan’ın yeniden “Bay Kemal” söylemiyle CHP’deki fay hatlarına yüklenmesi oldu. Bu yansıtmanın bir nedeni, 10 Şubat’ta seçim bildirgesi ve adaylarını açıklayacak
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhuriyet’in 100’üncü yılında, 2023’te Türkiye’nin aya uçuş yapma hedefi gerçekleşmedi. Buna rağmen Türk Hava Kuvvetleri pilotu Albay Alper Gezeravcı’nın Türkiye’nin ilk astronotu olarak (hava koşulları izin verirse) 17 Ocak’ta uzaya çıkması bekleniyor. Gezeravcı’nın bir dizi bilimsel deney yapacağı uçuş ise şimdilik Türkiye’nin uzay çalışmalarının sonucu değil, adam başına 55 milyon dolara
Birgün gazetesinin Pazar eki “Felaketle geldi, rezaletle bitti” başlığını atmış. Ben “Gelen gideni aratmasın” dileğimi kayda geçireyim. Felaket Kahramanmaraş-Hatay depremleriydi, rezalet ise Türkiye futbol kupasının “Bir avuç dolar için” Suudi Arabistan’da oynamaya kalkıp Atatürk duvarına çarpılması ve Türkiye’nin cümle aleme rezil edilmesi. Doğrusu ben Suudi Arabistan’daki futbol rezaletine 2023’ün son rezaleti derken dahi tereddütle yazıyorum:
2023 yılı, yaşadığımız deprem felaketleri, dış politikada ABD ile F-16 satın alımı, İsveç’le NATO üyeliği, İsrail’le Gazze savaşı nedeniyle karşılaştığımız onca sorun, terörle mücadelede verdiğimiz şehitler yetmezmiş gibi son günlerinde bir de Riyad’daki futbol krizine sahne oldu. Türk milleti olarak en büyük hasletlerimizden birisi de bir birlerimizi suçlamak. Lügatimizde suçu kendimizde aramak, ya da özeleştiri
Suudi Arabistan’da 29 Aralık’ta oynanacak Turkcell Süper Kupa final maçına Suudi yetkililerin “Atatürk ambargosu” sebebiyle çıkmama kararı alan Galatasaray ve Fenerbahçe takımları heyetleri, sabaha karşı kalabalıkların tezahüratları ile İstanbul’a döndü. İstanbul ve Sabiha Gökçen Havalimanlarına gelen takımları desteklemek isteyen taraftar, havaalanlarında futbolcuları tezahüratla karşıladı. Fenerbahçe Sabiha Gökçen Havalimanı’na, Galatasaray takımı ise İstanbul Havalimanı’na indi. Uçakların
İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliğinin Gazze Krizi üzerine 11 Kasım’da Suudi Arabistan’ın Riyad şehrinde yaptığı olağanüstü ortak toplantıdan Müslüman nüfuslu ülkelerin tek bir ağızdan İsrail’in Filistinlilere saldırısına karşı sesini yükselttiği sert bir sonuç bildirisi çıktı. Dünyadaki 2 milyardan fazla Müslümanı temsil iddiasındaki 58 ülke lideri İsrail’in Filistinlilere karşı “barbarca, vahşi ve insanlık dışı katliamlarıyla”
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 18 Ekim’de Cidde’de toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) İcra Komitesi toplantısında yaptığı konuşmada İsrail’e yönelik belki de mevcut koşullarda dostane dahi sayılabilecek bir cümle kullandı: “İsrail, Filistinlilerle barış yapmadan daha geniş bölgesel planların kendisine arzu ettiği güvenliği getirmediğini ve getirmeyeceğini anlamalıdır.” Bu cümledeki “daha geniş bölgesel planlar” ifadesi önemli. İsrail’in son
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 16 Ekim’de İsrail-Filistin barışının sağlanabilmesi için yaptığı garantörlük teklifine geleceğim; önemli buluyorum. Ama önce savaş ortamında yaşanan ve ABD’nin girişimlerinde yaşanan diplomasi skandallarını aktarmak istiyorum; uluslararası ilişkiler sistemindeki eksen kaymalarını gayet iyi anlatıyorlar çünkü. Blinken’a soğuk duş Son günlerdeki en büyük skandalı ilk olarak Amerikan The Washington Post gazetesi yazdı. ABD