Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan emekli amiraller bildirisi üzerine asıl söyleyeceklerini, asıl hesaplaşmayı gerçekten önemli açıklamalar yapacağını söylediği 7 Nisan Çarşamba gününe mi bıraktı? Yoksa bu defa emekli subaylarla didişme görüntüsünün toplumu daha da gereceğini, kendisine daha çok zarar vereceğini görerek zamana mı bıraktı. Çarşamba günü AK Parti TBMM Grup toplantısı var ama onun öncesinde, bugün, yani
Bugün 5 Nisan. Twitter, Facebook ve tüm sosyal medyada Avukatlar Günü kutlama mesajlarından geçilmiyor. Neredeyse ben hariç bütün avukatlar, bazı müvekkiller kutlama mesajları yayınlıyorlar. Kutlamayı hak edenler Mesleğe yeni adım atmış, atmaya hazırlanan ve henüz meslekte “Hanya’yı da Konya’yı da görmemiş” olan, önlerine çıkan her zorluğu yenmeye, bu yolda karşılarına çıkan dağları bile devirmeye kararlı
Önce 126 emekli büyükelçinin 1936 Montrö (Montreux) Boğazlar Sözleşmesinin iptali ihtimaline karşı çıkan -daha önce yayınlanmış- toplu açıklaması yeniden gündeme geldi. Sonda da 103 emekli amiralin bildirgesi. Emekli büyükelçilerin açıklamasına hükümet kanadından o kadar sert bir tepki gelmedi. Yalnızca son Montrö tartışmasının açılmasına -bir gazetecinin sorusu üzerine- vesile olan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, onu demek
Avrupa Birliği liderler zirvesinin ardından açıklanan bildiride Türkiye ile ilgili iyimser fakat koşullu ifadelere yer verilmesi, Türk Dışişleri tarafından da temkinli bir dille karşılandı. Ancak AB’nin yayınladığı bildirinin Türkiye-AB ilişkilerinde bir yakınlaşmadan ziyade mevcut mesafenin teyidi olduğu yorumları da var. Nitekim, ana muhalefet partisi CHP’nin yaptığı değerlendirmede ise Türkiye’nin birlik tarafından halen bir “dış ilişkiler”
Sakin bir kahvaltı masasına oturma planı yaptığımız bu Cumartesi sabahına hepimizi çok yakından ilgilendiren İstanbul Sözleşmesinden çıkılmasına ve TCMB Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alınmasına ilişkin iki Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yataklarımızdan fırlayarak kalktık. TCMB Başkanı (eski) Ağbal’ın fiyat istikrar politikası hakkındaki yazısı bu sebep yayınlanan uluslararası bir gazetecinin; “Türkiye’de güncel gelişmeleri takip eden gazeteci olmak çok
“Türkiye, 21. yüzyılda dış politikasına anlaşılabilirlik kazandırmak istiyorsa, dünyada Trump’tan sonra belirtileri başlayan barış, işbirliği ve dayanışma eğilimleri yönünde erişilebilir bir vizyon açıklamalı ve bu vizyon ışığında uzun vadeli stratejik hedeflerinin neler olduğunu açık seçik ilan etmelidir.“ Kopuş Son bir iki aydan beri insanlık ABD’nin eski Başkanı Donald Trump’ın dört yıllık görev süresince kendi ülkesinde
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “vakti geldi” dediği, ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin desteklediği “yeni Anayasa” girişimine dair ilk işaretler Ankara siyaset kulisine düşmeye başladı. Erdoğan yeni Anayasayı, dünyanın kovit-sonrası siyasi ve ekonomik düzeninde Türkiye’de -kendi yönetimindeki başkanlık sisteminin işleyişini daha da kolaylaştırmak amacıyla istiyor. Muhalefetin etkili oılamayacağı dikensiz gül bahçesi hedefleniyor. Zaten Bahçeli’nin destek açıklamasında başkanlık
Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne Melih Bulu’nun atanmasını sessizce protesto eden öğrencilerin üzerine polisin 1 Şubat’ta şiddetle gitmesi, akşamında yerleşkenin basılması ve aynı sırada Ankara’da yeni bir Anayasa vaadi verilmesi yaşadığımız çelişkilerin çıplak bir özeti gibi.İstanbul Valiliği açıklamasına göre polis 51’i öğrenci olmak üzere 159 protestocuyu gözaltına almıştı. Kendisini devletin gölgesi sayan Bulu üniversiteden bulduğu yeni danışmanıyla
Seçimle geldiği koltuktan seçimle indirilmeyi hazmedemeyen -resmen hala- ABD Başkanı Donald Trump’ı izleyen güruhun Kongreyi basmasını dünya canlı yayında izledi 6 Ocak’ta. CNN yayınında “Asker nerede?” cümlesinin defalarca sarf edildiğini, darbe girişiminden, iç savaş endişesinden söz edildiğini duyduk. Polisin dur ihtarına uymadı diye siyahların sokakta sırtından vurulduğu Amerikan demokrasisinde ırkçı-faşist beyazların Kongreyi basmalarına, ABD Bayrağı
Resmi rakamlara göre 16 Aralık itibarıyla Türkiye’de kovit salgınından ölenlerin sayısı 17 bini geçti. Yani 17 Ağustos 1999 büyük Marmara depreminde ölenlerin sayısına ulaştı. Bu gidişle geçecek. Bu de resmi rakamlar ve artık kimsenin inanacak takati kalmadı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın yeterli aşı alınamadığı itirafı da aynı gün geldi. Haftalık Gazete’de yer alan bir tahlile