An itibariyle Türk dış politikası oldukça üzücü bir manzara sergiliyor. Suriye, İsrail, Libya ve Mısır’da Büyükelçimiz yok. Lübnan, BAE ve Suudi Arabistan’da Büyükelçimiz var ama yok. AB ile ilişkilerimizde belirgin bir durgunluk yaşıyoruz. Yunanistan, Fransa ve Almanya ile ilişkilerimiz gergin. ABD ile ilişkilerimizde ciddi sorunlar var. Bu bir yalnızlık tablosudur.Çok değil, bundan birkaç yıl önce,
21. yüzyıl genel olarak dünyanın, özel olarak da Doğu Akdeniz ve Batı Asya jeopolitik dengelerinin hızlı bir değişimine tanıklık etmektedir. Türkiye ise Doğu Akdeniz ve Batı Asya coğrafyasının ayrılmaz bir parçası olarak bu değişimden en çok etkilenen ve etkilenecek ülkelerin arasında yer almaktadır.Türkiye ve Türkler Doğu Akdeniz’in üstünlük savaşlarında yeni bir unsur değildir ve çok
Düzelteyim, sadece Macron değil, Macron gibiler demem lazımdı ama şimdi Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron var sahnede Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın karşısında.Erdoğan’ın en büyük siyasi gıdasının zıtlaşma olduğuna Almanlar geç uyandı, ama tam uyandı. Önce Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, sonra Şansölye Angela Merkel, Erdoğan’ın şahsını hedef almanın sadece Erdoğan’a güç kattığını, ama Türkiye’yi uzaklaştırdığını fark ettiler. Ama şimdi,
Umarım yakında yayınlanacak “Darbeler Kitabı” hazırlığım bitmek üzere. (*) Sadece Türkiye’deki darbe ve darbe girişimlerini değil, bizi ilgilendiren coğrafyadaki darbe girişimleri ve darbeleri çalışıyorum epeydir. Ve birbirleriyle ilişkilerini, ortak noktalarını, ayrılan noktalarını… Türkiye’deki darbe girişimi ve darbelerin -15 Temmuz 2016- hariç nasıl olduğu ayrıntılarıyla yazıldı; ben ne olduğu, neden olduğu ve ne tür sonuçlar doğurduğu
Doksanlı yılların sonuydu; Akdeniz’i bir “tatil gölü”ne çevirme niyetindeki Club Med, Türkiye’de de atılıma geçmişti. Türkiye’nin tatile para harcayabilen kesimlerinde bu Avrupa usulü “her şey dahil” konusu epey heyecan yarattı.Acaba bu çok da ince olmayan kalburdan kimler geçecekti?Bizi de alacaklar mıydı?(“Her şey dahil” turizmi daha sonra sektörün başına büyük bela açacak, Club Med’in kendisi de
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan her ne kadar işlerin yolunda olduğunu, söylese de işler kontrolünden çıkmak eğilimi gösteriyor.Sözü uzatmadan saymaya başlayalım. Kontrolsüz sürü bağışıklığı 1- Koronavirüs salgını sadece yeniden yayılmakla kalmadı, genel olarak toplumun moralini çökertecek bir hâl almaya başladı. Nisan-Mayıs aylarındaki -yetersiz olsa da- kısıtlayıcı adımlar sayesinde geriletilen Covid-19 salgını, bütün uyarılara rağmen Haziran-Temmuz aylarında ticaret
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Fransa için hırslı ve katı bir Doğu Akdeniz politikası başlatması ve bu politikanın da Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hak ve çıkarlarına ters bir yöne doğru evrilmesi sadece Türkiye’de değil bütün dünyada dikkatleri üzerinde topladı. Macron’un bu politikası güncel yanıyla Türkiye’de çeşitli yorumlara konu olmakta. Ancak Türk kamuoyunun Fransa’nın bu yeni politikası karşısında bir
İnsan, artan nüfusuyla 1950’li yıllardan günümüze, dünya üzerinde kendi varlığını önemli ölçüde hissettirmeye başladı. Örneğin, nüfus son 50 yıl içinde yaklaşık 5 milyar artış gösterdi. Bu, dünyanın uzun tarihi içinde hiç deneyimlemediği bir artıştı. Artan nüfusun sonuçlarından biri ise hayatımıza soktuğu farklı endüstriyel ürünler oldu. Ancak 1950’li yıllarda hayatımızı kolaylaştıracağını düşündüğümüz bu ürünler ve maddeler,
Sağlık Bakanı salgında “birinci dalganın ikinci pikini yaşıyoruz” dedi. Doğru; üstelik bu pik, yani tepe noktası, bakanlığın ilan ettiği sayıların gösterdiğinin ve birinci tepe noktasının çok daha üzerinde gibi görünüyor. Geçtiğimiz haftalarda Rize, Malatya, Erzurum valilerinin ve Ankara Tabip Odası’nın kendi şehirleri için basına açıkladıkları rakamlar bu illerin dahil edildiği bölgeler için ilan edilen resmi