150 yıllık tarihe sahip Hariciyemizin itibarının mum gibi erimekte olduğunu görüyor ve üzülüyorum. Türkiye’nin dış ilişkilerinin merkezindeki Bakanlık giderek profesyonellikten uzaklaşıyor. Adeta, bir siyasi partinin ideolojik komiserliğine soyunmuş gibi görünüyor. Bunun tezahürlerini Bakanlığımızın yayınladığı açıklamalardan görmek mümkün. Diplomasinin yerindelik, objektiflik, tutarlılık ve üslupta ölçülülük ilkeleri epeydir tamamen bir tarafa bırakılmış vaziyette. Üstten bakan, aşağılayan, meydan
Gerek Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Tayyip Erdoğan gerek MHP lideri Devlet Bahçeli her fırsatta Cumhur İttifakının dimdik ayakta olduğunu vurguluyor. Cumhur İttifakının 2023 seçimlerini de kazanacağı inancını tekrarlıyorlar.Oysa 2020’nin son aylarından itibaren tanık olduğumuz bir dizi gelişmeye Ankara’nın kapalı kapılarını biraz aralayarak baktığımızda Cumhur İttifakı içinde işlerin örneğin 2018 seçimleri, ya da 2019 seçimlerindeki
ABD’de yaşanan “sivil darbe girişimini” ve ABD-Türkiye ilişkilerinin geleceğini daha geniş bir bakış açısıyla değerlendirmek gerekiyor. 230 yıllık bir geçmişe sahip Amerikan demokrasisi, sokaktaki insan tarafından tahayyülü mümkün olmayan bir kriz yaşadı. Peki, böyle bir olayın vuku bulacağı öngörülemedi mi? Kurumsal yapısı böylesine sağlam bir demokrasi, kendisini koruyacak reflekslere sahip değil miydi? Geçmişte yaşadığı iç
ABD’nin başkenti Washington’da Donald Trump’ın seçimleri kaybetmesine itiraz eden bir grup Kongre binasına zorla girerek şiddet eylemlerinde bulundu. ABD tarihinde benzeri görülmeyen olaylar sırasında bir kadının göğsünden vurulduğu ileri sürüldü. Trump, Ulusal Muhafızlara “Kongre binasındaki olaylara müdahale etmeleri” yönünde talimat verdi. Seçimi kaybeden ABD Başkanı, Twitter hesabından “ABD başkentindeki herkesten barışçıl kalmasını istiyorum. Şiddete hayır.
Seçimleri kaybeden Donald Trump’ın Başkanlığı Joe Biden’e devretmesine günler kala Türkiye’ye uygulanan yaptırımlar Türkiye-ABD ilişkilerinde yeniden çalkantılı günlerin yaklaşmakta olduğunu gösterdi. Mevcut tablonun NATO’ya da olumsuz yansımaları oldu.Yaptırımlar, Rusya’dan alınan S-400 füzeleri nedeniyle ABD’deki Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasasını (CAATSA) ihlal gerekçesine dayandırıldı. S-400 meselesinde ilk kriz 2019 yılında Türkiye’nin F-35 projesinden dışlanmasıyla
Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, ABD’nin seçilmiş Başkanı Joe Biden’a bir mektup yazarak yaptırımların iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilere zarar vereceğini, siyasi gerilimi gidermenin yolunun ticareti artırmak olduğunu söyledi. Önceki ABD Başkanı Donald Trump ile şahsi dostluğu da bilinen Yalçındağ, 18 Aralık’ta Biden’ın “özel kalemine ulaştırılan” mektubunda Biden’ı 14 Aralık’ta Seçiciler Kurulu
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ne yapmaya çalıştığını anlamak aslında o kadar karmaşık değil. Dünyadaki pek çok lider gibi Erdoğan da siyasi ve ekonomik ilişkilerin, güç dengelerinin 2021 yılında yeniden tanımlanmaya başlayacağını görüyor. Tarihte eşi büyük çaplı savaşlardan sonra görülen bir al-ver sürecinin eşiğindeyiz. Erdoğan hem Türkiye’nin bu süreçten kayıpsız, tercihan kazançlı çıkmasını hem de bu süreçte
Koronavirüs Covid-19 ortalığı kasıp kavuruyor. Hayatlar sönüyor, hayatlarımız değişiyor. Değişikliklerden biri de eğer imkânlarınız varsa Zoom, Skype gibi dijital araçlar sayesinde evinizden çıkamaz vaziyetteyken dahi dünyanın dört bir yanıyla bağlantı kurabiliyor, gruplar oluşturup konuşabilmeniz. Geçtiğimiz günlerde katıldığım bu dijital sohbetlerin birinde bir Amerikalı yetkili de vardı. ABD sistemi içinde sadece Türkiye’yi değil bölgeyi en iyi









