Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 27 Eylül’de Nev York’ta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çalışmalarını özetlediği basın toplantısında “Milli Muharip Uçak” KAAN konusunda söyledikleri ortalığı da, kafaları da karıştırdı. Daha önce 13 yıl Milli İstihbarat Teşkilatını yönetmiş, ketumluğu ile nam salan Fidan, KAAN üretiminin sıkıntıda olduğunu söylüyor, Türkiye’nin NATO müttefiki ABD’yi CAATSA yaptırımları nedeniyle millete şikâyet ederek,
Avrupa liderlerinin çoğunun Washington’da Trump karşısında sıraya girdiği, hatta kimi zaman küçük düşürücü sahneler yaşandığı bir dönemde, Recep Tayyip Erdoğan’ın 25 Rylül’de Beyaz Saray’da gördüğü sıcak ve saygılı karşılama, başlı başına önemliydi. Altı yıl aradan sonra Oval Ofis’in kapısından yeniden giren Erdoğan’ı Trump bu kez kırmızı halı, özenli bir protokol ve bol iltifatla ağırladı. Liderlerin
ABD Başkanı Donald Trump’ın 18 Mart’ta Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’le aylardır konuşulan telefon görüşmesini yapacağını açıklaması, Kremlin’in de bunu doğrulaması küresel gerilimi doruğa çıkardı. Bunun birkaç gün öncesinde Trump’ın eğer Putin Ukrayna ateşkesi için koşullarını kabul etmezse mali yaptırımları artıracağını söylemesi bunun kanıtı. İsviçre bankası USB’nin “uzun süreli küresel ticari savaş” olasılığının arttığı uyarısı yapması
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, 26 Kasım’da TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda bakanlığının 2025 yılı bütçesini savunurken Türkiye’nin silahlanma programına dair önemli açıklamalarda bulunmuştu. Buna göre, Türkiye’yi Rusya’dan S-400 füzeleri aldığı için F35 uçakları programından çıkaran ABD son gelişmelere göre fikir değiştirmiş, S-400’lere rağmen F35’e dönüş için kapıyı aralamış, Türkiye de 40 F35 alımı için
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, ABD’nin Türkiye’nin elindeki Rus yapımı S-400 füzelerine rağmen F-35 satış programına yeniden dahil edebileceğini, F-35’ler için yeni başvuru yapıldığını açıkladı. Güler bu açıklamayı 26 Kasım’da TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda bakanlığının 2025 yılı bütçesini savunurken yaptı. Sadece F-35’ler de değil, ABD ve NATO ile savunma dengelerinin değiştiğine işaret eden, örneğin
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Türkiye’nin S-400’leri başka ülkeye satarak ya da aktararak ABD’nin F-35 programına dönebileceği tartışmalarına müdahale etti. Lavrov, Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemini başka ülkeye satmak için Rusya’nın izin vermesi gerektiğini söyledi. Bu aslında malumun ilamı, çünkü füzelerin alım anlaşmasının “non-transferrable” yani “devredilemez” hüküm taşıdığı biliniyordu. Ruslar acaba daha iki hafta önce
Türkiye-ABD ilişkilerinde artan trafik konusunda görüştüğüm bir devlet yetkilisi “Bütün konularda görüş alışverişi yapıyoruz” dedi, “Ama ABD seçimlerine dek ABD ile herhangi bir görüşmeden sonuç beklememek gerek.” Dünya siyasetinin adeta kilitlendiği 5 Kasım başkanlık seçimlerinin son yıllarda sert iniş çıkışlarla (daha çok inişlerle) dolu Türkiye-ABD ilişkilerinde de bütün karar alma süreçlerini dondurması doğal. Temas trafiğinin
ABD’de 5 Kasım’daki başkanlık seçimlerini Donald Trump ya da Kamala Harris kazansa Türkiye için neyin değişeceği sorusuna çoğunuzun “Hiçbir şey” dediğini duyar gibiyim. Pek öyle değil ama anlamak için Türkiye-ABD ilişkilerinde bugün yaşanan sorunların hangilerinin hangi başkanın yönetiminde -hadi çözüleceğine demeyelim- “normalleşeceğine” bakmamız gerekir. Sorunları sıralamadan önce Türkiye-ABD ikili ilişkilerinde değil ama akut, güncel siyasi-ideolojik
Karl Marx’ın güzel ve isabetli bir sözü vardır: “Tarihi olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekrarlanır”. 2 Eylül’de İzmir’de Konak çarşısında sivil giyimli Amerikan askerinin dövülüp kafasına çuval geçirilmesi eylemi bu sözü bir kez daha hatırlattı. Doğu Perinçek’in Vatan Partisi gençlik örgütü Türkiye Gençlik Birliği’ne göre bu anti-emperyalist bir eylemdir. 4 Temmuz 2003’te Irak, Süleymaniye’deki









