İnsanların öldürülüp şehirlerin yerle bir edildiği, ülkelerin mahvolduğu savaşlar üzerine emperyalist bakışı büyün çıplaklığıyla orta koyan en samimi ve en ahlaksız itirafın sahibi ABD’li bir siyasetçi. Ama önce sahneyi kuralım. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 31 Ağustos’ta Moskova’da Rus karşıtı Sergey Lavrov’la görüştü. Sadece tahıl anlaşması değil, Suriye’den Kafkaslara dek geniş bir yelpazede konuştukları anlaşılıyor. Kararı
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov ile 31 Ağustos’ta Moskova’da gerçekleştirdiği görüşmenin ardından yaptığı açıklamada Karadeniz Tahıl Anlaşması için Birleşmiş Milletler’in yeni bir öneri üzerinde çalıştığını, yeni sürecin “Rusya’nın talep ve önerilerini anlamaya” odaklanacağını söyledi. 31 Ağustos ve 1 Eylül tarihlerinde ikili çalışmalar yürütmek üzere Moskova’da bulunan Hakan Fidan, ziyaretinin ilk
ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley 25 Ağustos’ta Amman’da Ürdün televizyonu Al Mamlaka’ya özel bir mülakat verdi. Bu mülakat Türk basınında daha çok ABD’nin enerji çıkarları nedeniyle Orta Doğu’dan çıkmaya niyeti bulunmadığı yönüyle öne çıktı; Türkiye bakımından bu önemliydi. Ancak Milley’nin aynı mülakatta Rusya’nın Ukrayna savaşı üzerine yaptığı yorum, yine Türkiye’yi ilgilendirilmesine rağmen fazla ilgi
Rusya’nın TASS haber ajansı 23 Ağustos akşam saatlerinde Rus paralı asker ordusu Wagner’in başı Yevgeni Prigojin’in öldüğünü duyurdu. Wagner’in Telegram kanalı Gri Bölge de “Prigojin öldü” yayını yaptı. St. Petersburg’a gitmek üzere Moskova’dan havalandıktan kısa süre sonra Tver yakınlarında düşmüştü. Şu ana dek Prigojin’in gerçekten o uçakta bulunup öldüğüne dair tek resmî açıklama Rusya Cumhurbaşkanı
Haziran ayında Rusya ordusuna karşı başlattığı ayaklanma ile gündeme gelen paralı asker grubu Wagner’in şefi Yevgeni Prigojin’e ait özel uçak 23 Ağustos’ta Moskova’nın kuzeybatısında düştü. Interfax haber ajansının aktardığına göre Moskova ile St. Petersburg arasındaki Tver bölgesinde düşen uçakta seyahat ettiği belirtilen 10 kişinin cesedine ulaşıldı ve arama operasyonu tamamlandı. Ancak Prigojin’in ölümü resmi makamlarca
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aldığı siyasi kararlarda keskin değişiklikler yapma konusunda benzersiz cesarete sahip bir siyasetçi. Bazıları gerçek bir ideolojisi olmadan sadece siyasi olarak uygun bulduğu adımları attığını söylese de Erdoğan, öne çıkan dış politika konularında gittikçe daha isabetli pozisyon almaya başladı. Çünkü ne kadar eleştirirse eleştirsin, ister kendi çıkarına uygun düştüğü, isterse ülkenin geleceği
‘Dış politika’ dönüşüme açıktır, fakat doğası gereği ani dönüşlere, keskin, riski yüksek ve maceracı virajlara yatkın bir şey değildir. Dış politikanın yapısal hedefleri ve çerçevesi bellidir. Günden güne değişmez. O halde, belki de Türkiye bakımından ‘dış politika’ yerine ‘dış ilişkiler’ dememiz daha doğru olacaktır. İkisi arasındaki fark nedir? Birincisi, ilkelerden ve değerlerden beslenir, uzun vadeli
Bağımsızlık savaşını kazanmış Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğunun devamı olarak tanınmasını sağlayan Lozan Antlaşması 24 Temmuz 2023’te 100 yaşına bastı. Üç ay sonra, 29 Ekim’de yönetim şekli Mustafa Kemal Atatürk tarafından Cumhuriyet olarak ilan edilecekti; Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılını üç ay sonra kutlayacağız. Lozan Antlaşması, uluslararası planda Türkiye Cumhuriyeti’nin “tapu senedi” olarak kabul edilir ama daha imzalandığı günden
Rusya’nın 17 Temmuz sabahı itibarıyla tahıl koridoru anlaşmasından çekildiğini duyurması Batı başkentlerinde olduğu gibi Ankara’da da sıkıntıya yol açtı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dış kaynak arayışı çerçevesinde Birleşik Arap Emirlikleri’ne yola çıkarken Türkiye’nin anlaşmanın devam etmesini istediğini, dönünce bu konuyu Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’le konuşacağını söyledi. O arada Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da Rus karşıtı Sergey
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 11-12 Temmuz’da Litvanya’nın Başkaneti Vilnius’ta yapılan NATO Zirvesi başlamadan hemen önce İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile yaptığı görüşmede İsveç’in NATO üyeliğine yeşil ışığı yaktı. Açıklamayı da Stoltenberg yaptı. Böylece Türkiye, Batı’daki beklenti üzerine Zirve başlamadan önce İsveç’e onay vermiş oldu. Deyim yerindeyse İsveç “Atı aldı, Atlaktik