Gazeteci-Yazar
Kompleksli olan sadece bir kesim değil ki memlekette… Türkiye’de aylardır yazılan seçim senaryoları Batı basınına yansıyınca iktidardan muhalefete, oradan ekonomi yorumcularına herkes konuşur oldu. Senaryoları üç başlık altında toplanıyor aylardan beri: 1- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yeniden seçilir, AK Parti Meclis çoğunluğunu korur, 2- Erdoğan yeniden seçilir, AK Parti (ve MHP) Meclis çoğunluğu muhalefete geçer, 3-
AK Parti iktidarından bir süredir 18 Haziran 2023 seçimlerini öne alma işaretleri geliyor. Bunun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeniden seçilmesi ve AK Parti’nin TBMM çoğunluğunu yitirmemesi bakımından birazdan sayacağım bazı sakıncaları sıralanıyor; Mayıs hatta Nisan ayına çekilebileceği tartışılıyor. Ancak siyaset kulisindeki hava muhalefet partilerinin iktidarın bu planını bozup seçimin öne alınmasını engellemeye çalışacağı yönünde. AK Parti’nin
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu İstanbul Büyükşehir Belediyesini hedef aldıkça CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da Soylu’ya yükleniyor, adeta Soylu’yu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yumuşak karnı görüyor. Kılıçdaroğlu 5 Aralık’ta Meclis Genel Kurulundaki 2023 Bütçe görüşmeleri sırasında Soylu’ya 4 soru sordu. 1- Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu operasyonu dediği operasyonda nasıl oldu da herkes serbest kaldı? [Söz konusu
Kadınların ahı ve isyanı alacak sizin o vahşi aklınızı, kör vicdanınızı derken sadece İran İslam Cumhuriyetindeki mollalar rejiminden söz etmiyorum, Türkiye’den de söz ediyorum. Bunu Mustafa Kemal Atatürk’ün 1934’te kadınlara erkeklerle eşit seçme ve seçilme hakkı tanıdığı 5 Aralık günü yazmak bana acı veriyor. Ama Anayasa’nın 2’inci maddesine göre kâğıt üzerinde laik, demokratik, sosyal hukuk
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 3 Aralık’taki “İkinci Yüzyıla Çağrı” toplantısıyla belki de siyasi tarihin ilk halka açık parti-içi eğitim toplantısına başkanlık etti. Toplantının aslında CHP bünyesine 2023 seçimi öncesinde ama seçimin ötesine geçen bir siyasi çerçeve çizme çabası olduğu görülüyordu. 2023 sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin değil CHP’nin de yüzüncü kuruluş yılı. Kılıçdaroğlu ve parti yönetimi bir
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan birkaç yıl önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na “Bay Kemal” ismini taktı. Böylelikle küçümseyici bir yabancılaştırma etkisi uyandırmak istiyordu. “Bay Kemal” aynı zamanda Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında insanların isimlerinin başına efendi, molla, reis gibi hitaplar yerine Bay ve Bayan gibi saygı sıfatları önerilmesine de göndermeydi. Ama geri tepti. Kılıçdaroğlu, Bay Kemal sıfatını benimsedi ve
“Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’la nerede, ne zaman, hangi koşullarla görüşecek?” sorularının yanıtı henüz yok. Geçen yıl Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) 15 Temmuz darbesini Fethullahçılar üzerinden ABD ile birlikte desteklemekle suçlayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kendisi aleyhinde yayınlar yapan Sedat Peker’i getirmek için mi Abu Dabi’ye gidip “darbeci” Muhammed bin Zeyid tarafından kabul
Altılı Masanın Anayasa Değişikliği Önerisi komisyonu üyeleri sahnede konuşmalarını yaparken ben de bir yandan bulunduğum yerden liderleri izliyorum. İYİ Parti lideri Meral Akşener salona biraz gergin girdi. Ancak biraz sonra hemen solunda oturan Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu ile küçük sohbetlerle açıldı. Salona alışıldık üzere diğer liderlerin önünde değil arkalarında giren CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu
Muhalefetin Altılı Masa kanadı iktidara geldiklerinde Meclis’e sunacakları Anayasa taslağını 28 Kasım’da ilan ediyorlar. Altı muhalefet lideri bu yılın başlarında, 28 Şubat’ta yine Bilkent Oteli Konferans Merkezinde “güçlendirilmiş parlamenter sistem” bildirgesini açıklamışlardı. Ağır işleyen bir süreç de olsa, bir bebeğin anne karnındaki doğum süresi olan dokuz ayda çıktı Anayasa taslağı. Açık konuşalım. Bugünkü siyasi dengeler
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan 23 Kasım’da TBMM Grubuna hitabında Türkiye’nin güvenlik stratejisini tek cümlede özetledi: tehditleri sınırların ötesinde karşılama ve yok etme. Bu güvenlik stratejisi sadece Erdoğan’ın vurguladığı gibi Türk Silahlı Kuvvetlerini değil, Dışişleri Bakanlığı, Millî İstihbarat Teşkilâtı ve İçişleri Bakanlığını da kapsama alanına alan yeni bir yaklaşım. Artıları ve eksileriyle