Enerji artık yalnızca elektrik üretmenin ya da doğalgaz bulmanın ötesinde bir kavram. Bir devletin dış politikasını belirleyebilen, küresel krizleri tetikleyebilen, şirketlerin kaderini değiştiren, hatta toplumların yaşam biçimlerine yön veren bir güç alanı. Dünya tarihinde belki de ilk kez, enerji bu kadar çok boyutlu, bu kadar çok aktörlü ve bu kadar çok bilinmeyenli bir denklemin merkezine
Sırrı Süreyya Önder’in çok sıkıntılar çekmiş kalbi, devletle PKK arasında saat saat yaşadığı gerilime dayanamadı, iflas etti. Hayati tehlikesinin sürdüğü haberleri arasında Cansu Çamlıbel’in yazdığı gibi “Herkes bir yerinden tutup” övüyor Sırrı’yı; düne kadar onu terörist diye hapse tıkanlar, hayatı zehir etmeye çalışanlar bile, acınası bir ikiyüzlülükle. Sırrı ise canıyla boğpuşuyor. PKK’nın silah bırakıp
Geçtiğimiz hafta Singapur’da bir konferansta, 50’ye yakın ülkeden gelen, uluslararası uyuşmazlık çözümünde uzman, kıdemli hukukçularla bir araya geldik. Uluslararası Barolar Birliği’nin (IBA) düzenlediği, uluslararası ticari uyuşmazlıkların çözümündeki gelişmelerin ve Singapur Uluslararası Ticaret Mahkemesi (SICC) örneğinin tartışıldığı konferansta, Bahreyn’in SICC’yi uluslararası ticari davalarda temyiz mahkemesi olarak kabul ettiğini gururla anlatan Singapur Anayasa Mahkemesi Başkanı, 1965’ten 2025’e
Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) sürpriz bir kararla politika faizini 350 baz puan artırdı ve yüzde 46’ya yükseltti. Kurul, Merkez Bankası gecelik vadede borç verme faiz oranını yüzde 46’dan yüzde 49’a, gecelik vadede borçlanma faiz oranını ise yüzde 41’den yüzde 44,5’e yükseltti. Merkez Bankası yazılı açıklamasında faizi (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın karşı olduğunun bilinmesine
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu operasyonunu 17 Nisan sabahı başlattıklarını duyurdu. Sabah 05.00’da Ankara’da başlatılan “NARKOKAPAN-ANKARA” kod adlı operasyonda birkaç kaç saat içinde 525 kişinin gözaltına alındığını açıklayan Bakan Yerkilaya, “X”hesabında şunları yazdı: • “Operasyondaki hedefimiz özellikle gençlerimize musallat olan, zehir tacirlerinin eli kolu durumundaki, internet tabanlı haberleşme platformları üzerinden, mahalle
Ankara’da son iki günde üst üste gelen birkaç gelişme siyasi spekülasyon ve gerilime neden oldu. 16 Nisan akşamı doruğa ulaşan spekülasyon ve iddiaların merkezinde CHP’ye kayyım atanacağı iddiası vardı. Bu iddiayla birlikte halkın ayaklanma ihtimali üzerine Ankara’da güvenlik güçlerinin teyakkuza geçirildiğini “X” hesabından öne süren Rasim Ozan Kütahyalı aleyhine “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla
15 Nisan gecesi geçirdiği kalp krizi ardından ağır bir ameliyat geçiren TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İmralı heyeti üyesi, sinemacı Sırrı Süreyya Önder’in hayati tehlikesi devam ediyor. Geçirdiği aort yırtılması ameliyatı sonrasında Önder kontrol altında uyutulmaya başlamıştı. Ameliyatı yapan cerrah ekibinin başındaki Prof. Dr. Ertan Sağbaş’ın kan dolaşım sisteminde hafif ilerleme olduğunu, “kanamanın neredeyse durduğu”
MHP lideri Devlet Bahçeli 14 Nisan’da herkesi ters köşeye düşüren bir çıkış daha yaptı. Bahçeli’nin turpun büyüğünü CHP’nin “kaos peşinde” olduğu yolunda paragraflar dolusu suçlamalar arasına yerleştirdiği görülüyordu. Bahçeli’nin çıkışı CHP lideri Özgür Özel’e vururken AK Partiye, müttefiki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a “Bir an önce bitmeli” ana fikrinde açık mektup niteliğindeydi. Bahçeli sol gösterip sağ vuruyordu.
Karl Marx ve Friedrich Engels’in Komünist Manifestosundaki “Dünyanın bütün işçileri, birleşin!” sloganını anımsatıyor. Zaten CHP lideri Özgür Özel de tam olarak öyle demiyor. Ama Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “asıl turplar yolda” diyedursun, 13 Nisan’da Samsun’dan başlattığı Anadolu mitinglerinin ilkinde söyledikleri o kapıya çıkıyor: Türkiye’nin bütün demokratları, birleşin! Özel bir süredir seçmenleri “Baba ocağı” dediği CHP’ye dönmeye
Üniversite yalnızca bir kurum değil, bir vaattir. Düşünceye, özgürlüğe, sorgulamaya ve ortak akla dair bir vaat. Ancak Türkiye’de bu vaat giderek daha fazla sesini yitiriyor. Yükseköğretim sistemi, uzun süredir niceliği önceleyen, liyakati değil bağlılığı ödüllendiren ve kurum kültürünü yöneticinin kişisel tercihleriyle şekillendiren bir yapıya evrildi. Türkiye’de üniversitelerinde sessizce ilerleyen kırılmalar, atama kültürünün gölgesinde şekillenen temsil