Rusya, Türkiye’de seçimleri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kazanmasından yana olduğunu gizlemiyor. Çıkarları bunu gerektiriyor. S-400 meselesiyle Türkiye üzerinden NATO içinde psikolojik savaş yöntemlerine milyarlarca dolar dökseler yol açamayacakları bir tartışma başlattılar, üstelik bunun karşılığında S-400’lerin bedeli olarak 2,5 milyar dolar aldılar. Rusya dışındaki ilk nükleer enerji santralini Akkuyu’da kuruyorlar. PKK’yı ABD gibi -kâğıt üzerinde de olsa-
Kosova’nın bağımsızlığını ilan edişinin üzerinden 15 yıl geçti. Başta Türkiye olmak üzere, batılı ülkelerin çoğunluğu, Kosova’yı, gecikmeksizin, 3-5 hafta içinde tanıdılar. Tanıyanların sayısı ilk yıllarda hızla artarak 120 ye kadar yükseldi. Son birkaç yıldır, Rusya’nın desteğini de alan Sırbistan, önemli sayıda ülkeyi (özellikle Afrika’da) bir şekilde ikna ederek, tanıma kararlarını geri çektirdi. Halen tanıyan ülkelerin
Hepimizi acılara boğan 6 Şubat’taki Kahramanmaraş merkezli ikiz depremin üzerinden bir ay geçmeden bu kere altılı masada siyasi bir deprem yaşandı. Üç gün boyunca televizyon ekranlarına kilitlenerek muhalefet kanadındaki siyasi gelişmeleri heyecanla izledik. Depremde ortaya çıkan aksaklıktan ekonomik krize, oradan Suriyeli sığınmacılar sorununa dek önemli konular medyada birkaç gün geri planda kaldı. 13 milyon insanımızı
Türkiye seçim ortamında deprem yaralarını sarmaya çalışırken yoğun bir dış politika gündemiyle de uğraşıyor. Bugünden başlayarak İsveç’ten ABD’ye Rusya’dan Suriye ve İran’a dek önemli temaslar var. 9 Mart’ta Brüksel’de Türkiye, İsveç, Finlandiya üst düzey heyetleri NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in gözetiminde iki ülkenin NATO üyeliği için Türkiye’nin onayını görüşmek üzere toplanacaklar. Bu aşırı sağcı bir
6 Şubat deprem felaketinden sonra ülkemize yüzden fazla ülkeden gelen yardım ve destek neticesinde dış politikamızda bunların bir etkisinin veya değişimin olup olmayacağı birçok uzmanımızca irdelendi. Ülkemiz yaralarını sararken yapılan bu yardımlarda insani unsurlar ön plana çıkıyor. Türkiye de benzer şekilde birçok ülkeye yardım yapmıştır. Böyle anlarda politika geri planda kalır. Yardımlar dünyanın her yerinden
Rusya’nın Ukrayna’yı saldırıp işgal etme girişimi yakında on ayını dolduracak. Bu olay İkinci Dünya Savaşından bu yana Avrupa’daki oturmuş mevcut düzeni bozmakla kalmayıp küresel çapta sarsıntılara yol açtı. 1945’den sonra kurulan Birleşmiş Milletlerin ve benzeri kuruluşların etkinliği uzun zamandır sorgulanırken bir Güvenlik Konseyi üyesinin başlattığı bu savaş uluslararası örgütlerin ne kadar etkisiz kaldığını ortaya koydu.
Avrupa Birliği liderlerinin 6 Ekim Prag zirvesinde kabul etmeleri beklenen Rusya’ya yönelik 8’inci yaptırım paketi Türk ekonomisini derinden etkileyebilecek bir madde taşıyor. Rusya’ya yılda 7 milyar avro daha zarara uğratması amaçlanan yeni AB yaptırımları Rusya ile hava ve deniz taşımacılığı, çelik ürünleri, kâğıt, makine ve makine aksamı kimyasal ve plastikler, yüksek teknoloji ürünleri, bilişim teknolojileri
Marshall Fonu’nun Türkiye, Avrupa ve Küresel Konular Programı kapsamında gerçekleştirdiği “Avrupa Birliği Algıları” araştırmasının sonuçlarına göre Ukrayna Krizinin ardından Türkiye yüzünü AB’ye döndü, Rusya’ya destek düşerken, kamuoyu dış politikada denge politikasını ve müzakereyi “değerli yalnızlığa” tercih etti. German Marshall Fonu’nun (GMF – The German Marshall Fund of the United States) 27 ilde 2.180 kişiyle Mart
2008 küresel krizinin ve 2015 göçmen krizinin tetiklediği dinamikler, Soğuk Savaş sonrası kurallara ve piyasa ekonomilerine bağlı liberal demokratik küresel düzenin geleceği için soru işaretlerine yol açtı. Popülizm, korumacılık, otokrasileri yatıştırma politikaları, dış politikada perakendeci yaklaşım öne çıktı. ABD’de küresel sorunlara ve kurumlara duyarsızlık, Avrupa Birliğinde (AB) entegrasyonla ilgili kurumsal sorunlar ve yumuşak güçte aşınma









