Türkiye’den bir grup gazeteciyle yaptığımız kısa Ermenistan ziyaretinde (*) bize Başbakan Nikol Paşinyan’la uzunca bir röportaj yapma, ülke yöneticileriyle konuşma fırsatı verdi. Paşinyan’ın siyasetini “Büyük ‘abiniz’ yoksa mahallenizdekilerle barış yapmak en iyisidir” diye özetlemek mümkün. Mahalleyle barış yapmanın ilk adımı Azerbaycan’la iki ülkenin toprak bütünlüğünü, sınırlarını tanıyan bir barış anlaşmasının imzalanması ise, ikincisi de Türkiye
Cenevre, 17-18 Mart’ta bir kez daha yüksek profilli bir müzakere süsü verilmiş ama aslen hiçbir ilerleme kaydetmesi beklenmeyen bir uluslararası toplantıya ev sahipliği yapacak. “Gayriresmî” Kıbrıs görüşmeleri, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres öncülüğünde, Kıbrıs’taki iki tarafın liderlerini ve garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık’ı bir araya getirecek. Resmî olarak davet edilmese de Avrupa
Mansur Yavaş “daha seçime 2-3 yıl var” diye düşük vitesle ilerlemeyi sürdürüyor ama Ekrem İmamoğlu Diyarbakır’da sanki yarın seçim olacakmış gibi konuştu, Kürt sorunuyla vites yükseltti. İmamoğlu 16 Mart’ta Diyarbakır’da yaptığı salon konuşmasında “Kürtler var dediği müddetçe Kürt sorunu vardır” diyen İmamoğlu; “Terörle hiçbir sorun çözülmez (…) Şehit ve gazi yakınları başta olmak üzere, tüm
Bir süredir Avrupa’yı yeniden konuşuyoruz. Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyelik hedefini de vurgulamayı ihmal etmiyoruz. Üstelik Avrupa’yı mevcut durumundan ancak bizim kurtarabileceğimizi düşünerek. Geleceğin inşasına ortak olalım istiyoruz. Jeopolitik vurgular söylemimize egemen durumda. Gerisi nasılsa kendiliğinden gelir anlayışındayız. Ne de olsa içimiz dolu, on yılların deneyimiyle zorlu yolun yarattığı düş kırıklıkları var. Öfke duyuyoruz. Suçluyoruz. Güvenmiyoruz.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin yıllardır “Bebek katili” ya da “İmralı canisi” dediği PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan’dan “PKK’nın kurucu önderi” diye bahsetmesi hem PKK ile mücadele hem de genel olarak Kürt sorununda bir psikolojik eşiği yıktı. Şimdiye dek bunun çok azını söyledi diye hayatları karartılan, özgürlüklerini, işlerini kaybedenleri hatırlayalım. “Kurucu lideri” söylemine CHP’nin âdet yerini
Emeklilerin Bayram ikramiyelerinin 3 bin liradan 4 bin liraya çıkarılmasının konuşulduğu şu günlerde yayınlanan Türkiye İstatistik Kurumu verileri, yaşlılık ve ekonomi konusunda kaygı verici bir görünüm sergiliyor. TÜİK verilerine göre Türkiye yaşlandıkça hem ekonomideki genç nüfusa sahip olma avantajını yitiriyor hem de yaşlı yoksulluğu artıyor. Ekonomim gazetesinde Mehmet Kaya’nın TÜİK verileri üzerine yaptığı analize göre
Neyin ilk olduğunu açıklamam gerekiyor. İlk defa siyasi İslamcıların devrim, ya da zor yoluyla yönetimi ele geçirdiği bir ülkede Şeriat yönetimi kurulmuyor, “devletin dini İslâm” yazılmayacak. Tabii geçici Cumhurbaşkanı Ahmet Şara’nın 13 Mart’ta imzalayıp yayınladığı anayasa taslağı kabul edilirse. Bunun yerine Cumhurbaşkanının dini İslâmdır hükmü var. Bir orta yol arayışı olduğu anlaşılıyor. Suriye nüfusunun çoğunluğu
Avrupa Birliğinden Türkiye’ye ikiyüzlü teklif derken Polonya Başbakanı Donald Tusk’un 12 Mart’ta Ankara’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yaptığı tekliften söz etmiyorum. Tusk, Türkiye’nin Rusya-Ukrayna görüşmelerinde öncü rol üstlenmesini istiyor. Ama bu ne sadece AB dönem başkanlığını yürüten Polonya’nın ne de şimdiye dek NATO üyesi olmasına rağmen hem Rusya hem Ukrayna ile dengeli ilişki götürebilen Türkiye’nin elinde.
Arap Alevilerinin/Nusayrilerin yaşadığı sahil şeridinde meydana gelen kanlı olaylar, Nusayri sivillere yönelik toplu katliamlar ülkenin tekrar kaosa sürüklendiği korkularını depreştirmişken, geçici Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara ve SDG/YPG komutanı Mazlum Abdi arasında bir anlaşma imzalandığı haberi geldi ve bu defa da umutlar yeşerdi. 10 Mart tarihinde imzalanan 8 maddelik anlaşmaya göre, Kürtler tüm hakları garanti altına alınmış
SDG’nin Suriye ordusuna katılması üzerine 10 Mart’ta açıklanan anlaşmanın ABD’nin arabuluculuğuyla sağlandığı, Ankara’nın ikincil rol oynadığı ortaya çıkıyor. Ankara buna rağmen anlaşmaya “ihtiyatlı iyimserlik” içinde olduğunu söyleyerek kendisini bağlamak istemiyor; anlaşmanın hem Ahmed Şara yönetimi hem de SDG tarafından uygulanıp uygulanmayacağına bakacağını söylüyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Suriye’nin terörden arındırılmasına yönelik her türlü çabayı doğru yönde