Gazeteci-Yazar
Dün 26 Mayıs’ta Ermenistan’ın anlaşmalar sonucu geri çekildiği 4 sınır köyüne Azerbaycan bayrakları çekildi. Bu şart Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Ermenistan ile anlaşmaya oturmak için kırmızı çizgisiydi; hatta bunun savaş nedeni olacağını ilan etmişti. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ise Azerbaycan ile bir de bu yüzden savaşmak istemediğini beyan etmişti. 4 köy, Sovyetler Birliği devrinde, 1969’da
Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Tayyip Erdoğan’ın 31 Mart seçim yenilgisi ardından siyaseten aldığı iki stratejik karar oldu. Birincisi, ekonomik krizden çıkabilmek umuduyla Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek sorumluluğuna verdiği Orta Vadeli Programa devam kararıydı. İkincisi de AK Parti bünyesindeki seçim yenilgisi muhasebesini zamana yayma kararı oldu. Bu muhasebenin zamana yayılması hesaplaşmanın sancılarını azaltmayacak,
MetroPoll araştırma şirketinin Mayıs ayı Türkiye’nin Nabzı anketinden AK Parti’ye alarm zilleri, CHP’ye de ciddi uyarı çıktı. MetroPoll Yöneticisi Özer Sencar, Nisan’la karşılaştırıldığında her iki partide de oy kaybı göründüğünü, AK Parti’ninse kurulduğundan bu yana en düşük oy seviyesine düştüğünü söyledi. Mayıs anketi kararsızlar dağıtılmamış halde AK Parti’nin ham oylarının yüzde 20’nin altına düşerek yüzde
Dün bir grup gazeteci arkadaşla öğle yemeği arasında sohbet ediyorduk. Bir arkadaş, “Farkında mısınız” dedi, “Bir süredir AK Parti kulisi yazmaya başladık. Bir süredir yazmıyorduk.” Çünkü uzunca bir süredir AK Parti’den dışarı haber sızmıyordu. Özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 14-28 Mayıs 2023 seçimlerinden başarıyla çıkması ardından işle yolunda görünüyordu. Başarı gibisi yoktur; bütün kusurları örter. Ama
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Batılı güçler” diyor ama aslında demek istediği ABD’dir. Batı’dan kasıt en dar anlamıyla G7’dir, yani en zengin 7 kapitalist ülke: ABD, Japonya, İngiltere, Almanya, Fransa, Kanada ve İtalya. ABD yönetiminin tutumunda en küçük bir değişiklik G7’nin İsrail’deki Binyamin Netanyahu’nun saldırgan, faşizan politikasına “Batı” desteğinin sonu demek olacaktır. Erdoğan’ın 23 Mayıs’ta yaptığı konuşmada
AK Parti’yi kuruluşundan bir yıl sonra, 2002’de iktidara taşıyan unsurlardan birisi de Türkiye’yi elitlerin yönettiği ve bu elitlerin halktan ve halkın ihtiyaçlarından koptukları şikâyetiydi. Haklı oldukları noktalar da vardı. Onlara göre, dış dünyayla ilişkiler, fonlar, eğitim imkânları filan da hep bu kendilerini “Beyaz Türk” sayan bu elitlerin ve çocuklarının tekelindeydi. Keza, atanmışların seçilmişlere üstünlük taslaması,
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i hedefe koymak gibi bir niyetim yok. Onu zaten AK Partililer yeterince yapıyor. 31 mart seçimlerini kaybetmelerinde sanki Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın tek karar verici olarak etkisi yok muş gibi, kendileri her şeyi düzgün yapmış gibi hala “Emekliye sam verdirtseydi seçimi alırdık” faslındalar. Bir yandan da
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın 19 Mayıs’taki helikopter kazasında ölümleri, helikopterle haberleşmenin kesilmesinden neredeyse 18 saat sonra açıklanabildi. Kazanın yerini Türkiye’nin gönderdiği Akıncı dronu (İHA) sayesinde saptayabildikleri belirtilirken bir de gece görüş kabiliyeti olan Cougar helikopteri göndermişti Türk Millî Savunma Bakanlığı. Buna rağmen İran arama-kurtarma ekiplerinin Reisi’nin, yani ülkenin cumhurbaşkanının
31 Mart seçimlerinden önce ABD dolarının TL karşısında daha fazla değer kazanmaması için rezervlerinden döviz satan Merkez Bankası (TCMB) şimdi de TL’nin dolara karşı fazla değer kazanmasını önlemek için piyasadan dolar alıyor. Bloomberg HT, Merkez bankası verilerine göre yaptığı hesaplamada 31 Mart seçimlerinden önce piyasaya 23,6 milyar dolar satış yapan TCMB seçimden bu yana geçen
19 Mayıs 1919 Türkiye’nin Türkiye olması tarihinin dönüm noktasıdır. Bazı askeri tarihçiler Kurtuluş Savaşının başlangıcını 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi, silah bırakışma anlaşması olarak alırlar. Aslında silah bırakan, bıraktırılmak istenen sadece Osmanlı idaresindeki Türk ordusudur. Ordudaki direniş silah bırakmayı reddetme, saklama şeklinde başlamıştır. Kimi tarihçiler direniş ruhunun aslında 1915 Çanakkale’de ateşlendiği gerçeğinden yola çıkarak Çanakkale’yi









