Türkiye, uluslararası sistemde giderek daha ihtiyaç duyulan ve çok yönlü bir aktör haline geliyor. Dahası, dış politika Türkiye için hem bir meşruiyet kalkanı hem de etki alanını genişleten stratejik bir araç işlevi görüyor. İsrail-İran krizi tırmanırken Türkiye, krizi yumuşatabilmek için ABD Başkanı Donald Trump ile iki gün üst üste konuşuyor. Ukrayna-Rusya savaşı özelinde ise Karadeniz
İsrail’in İran’a saldırıyı başlattığı 13 Haziran günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Marmaris’teki genişletilmiş Bayram Tatili bitmek üzereydi. O nedenle aynı gün öğleden sonra Ankara’da yapılan güvenlik toplantısına fiziki olarak başkanlık edemedi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Genelkurmay Başkanı Metin Gürak ve MİT Başkanı İbrahim Kalın, kurmaylarıyla birlikte toplandı. Dört saatlik toplantı ardından
İsrail’in 13 Haziran’da başlattığı İran saldırısı bize uluslararası siyaset ve ülke yönetimine dair acı ama kıymetli bazı dersler veriyor. İşte ilk bakışta sayabileceğimiz 5 ders. Ders 1: Yeni düzen savaşla kuruluyor Önce makro tahlil: İnsanın varlığına ilişkin algısı; üretim biçimleri ve faktörlerinin yapısı ve bunların sonucunda tüm bir siyasal sistem aynı anda dönüşürse bu doğası
13 Haziran sabahı dünya, uzun süredir beklenen ancak zamanlaması belirsiz olan büyük bir patlamayla uyandı. İsrail, İran’ın başkenti Tahran’daki üst düzey askeri hedeflere ve nükleer tesislere yönelik kapsamlı hava saldırıları gerçekleştirdi. Devrim Muhafızları Komutanı, Genelkurmay Başkanı, Hava Kuvvetleri Komutanı ilk kayıplar arasında. Siyasi liderlere de gelir mi? “Yükselen Aslan Harekâtı” olarak adlandırılan bu operasyon, sadece
Ankara’nın İsrail’in İran saldırısı raporu: 6 dalga, 200 uçak, iç destek İsrail savaş uçakları 13 Haziran sabah saatlerinde İran’a büyük bir hava saldırısı düzenledi. Askeri ve nükleer tesislerin hedef alındığı saldırıda İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakiri, Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami ve İran’ın nükleer programında çalışan 6 bilim insanı öldürüldü, Natanz nükleer reaktörü vuruldu. Hava
İsrail’in dış istihbarat örgütü Mossad’ın değişik Avrupa ülkelerinde uykuya yatırılmış 6 tetikçisi iki gün önceden uyandırılıp Tunus’a gönderilmişti. Bir gün önce İsrail donanmasına ait biri denizaltı olmak üzere iki gemi ve sivil yük gemisi olarak kamufle edikmiş bir helikopter gemisi da Tunus açıklarında konuşlanmıştı. O gece Tunus’ta ıssız bir kumsala kauçuk botlarla sızdılar. Shayatet-13 deniz
Doğru adını kim koyacak diye bir süredir dikkatle izliyordum. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan koydu. Bakırhan’ın 8 Nisan günü DEM Meclis Grubuna hitabındaki şu cümle, iktidara sıradan bir öneri gibi görünse de sürecin gerçek adını bütün çıplaklığıyla içinde barındırıyordu: “Silahsızlandırma süreci özel bir yasayı gerekli kılmaktadır.” Silahsızlandırma… Daha da açık söylersek PKK’yı silahsızlandırma
Şişli kaymakamlığının 9-11 Mart günlerinde ilçede gösteri yürüyüşlerini yasaklamasına çoğu kişi önce bir anlam veremedi. Sonra anlaşıldı. Suriye’nin İstanbul Başkonsolosluğu Şişli’deydi ve Türkiye’deki Alevi kuruluşları Suriye’deki Aleviler ile dayanışma için protesto yürüyüşü düzenlemişlerdi. “Suriye’de Aleviler katlediliyor” haberleri Türkiye’de yeni bir gerilim ekseni tetiklemiş görünüyordu. Ajans haberlerine göre Suriye’de son birkaç günde binden fazla kişinin öldürüldüğü