Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 10 Ekim sabah saatlerinde Lübnan’daki Türk vatandaşlarını tahliye etmek üzere gönderilen gemilerin Mersin’e doğru yola çıktığını duyurdu. Türk Silahlı Kuvvetleri çıkarma gemileri TCG Bayraktar ve TCG Sancaktar gemileri, TCG Salihresis fırkateyi eşliğinde iki gün önce 300 ton insani yardımla birlikte Beyrut limanına gönderilmişti. İki bine yakın Türk vatandaşı ve yabancı uyruklu
Türkiye’nin saygın bir iş insanı geçenlerde bir dost sohbetinde “uykularım kaçıyor” diye ortaya sordu; “İsrail bize saldırır mı?” Soruda kinaye vardı ama bir temele dayanıyordu. Önce TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, ertesi gün 1 Ekim Meclis açılışında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Gazze ve Ramallah’ın ardından Lübnan’a saldıran İsrail’in bir sonraki hedefinin Türkiye olabileceğini, İsrail’in Türkiye’ye gözünü diktiğini
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 1 Ekim Meclis açılışında İsrail’in gözünü Anadolu’ya diktiğini söylemesinden yaklaşık bir saat sonra Amerikan haber siteleri istihbarat kaynaklarına dayanarak İran’ın “birkaç saat içinde” İsrail’e bir füze saldırısı başlatacağını bildirmeye başladı. Haberlerde İran füzelerinin tipleri, yaklaşık sayıları, İsrail’deki muhtemel hedefleri ve İsrail’in buna yanıt olarak İran’ın nükleer santralleri dahil hangi hedeflerini vuracağı ayrıntıları
Endişe edilen oldu, İsrail ordusu büütün uayrılara rağmen 1 Ekim sabahı Lübnan’a kara karekâtına başladı. İsrail bunun öncesinde 27 Eylül’de Beyrut, Dahiyye’de saptadığı stratejik hedefi, Hizbullah lideri şeyh Hasan Nasrallah’ı yeraltı sığınağında öldürdü. Saldırıda İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kudüs Gücü’nün Lübnan sorumlusu Tuğgeneral Abbas Nilfuruşan’ın da saldırıda öldürüldüğü açıklandı. Bu aynı zamanda, diğer Hizbullah,
İsrail ordusu, 28 Eylül’deki Beyrut’taki Hizbullah merkezine yönelik hava akınlarında Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı öldürdüklerini açıkladı. Hizbullah açıklamadan bir kaç saat sonra Nasrallah’ın “şehadetini” kabul etti. Son son otuz yıldır Orta Doğu coğrafyasında silahlı gücüyle en büyük devlet-dışı aktörlerden olan Şii örgütün liderinin öldürüldüğü böylece doğrulandı. Saldırı İsrail’in Lübnan’da Hizbullah’a son 10 gün içine vurduğu
İsrail 17 Eylül’de Hizbullah’ın örgütsel haberleşmede kullandığı çağrı cihazları patlatarak saldırısı ardından 18 Eylül’de de örgütün kullandığı el telsizlerini patlatarak Hizbullah’a ikinci darbeyi vurdu. Lübnan Sağlık Bakanlığı Beyrut’ta ilk saldırıda öldürülenlerin bir kısmının cenaze töreninde güvenliği sağlayan Hizbullah üyelerinin ellerindeki telsizlerin aynı anda patlatılması sonucu 20 kişinin öldürüldüğü 450 kişinin yaralandığını duyurdu. Çağrı cihazlarını bombaya dönüştürerek
Başta Beyrut olmak üzere Lübnan’ın dört bir yanında meydana gelen ve sayısı henüz saptanamayan patlamalarda en az 9 kişinin öldürüldüğü, 200’ü ağır olmak üzere 3000 (*) kadar kişinin yaralandığı bildiriliyor. Saldırının Hizbullah üyelerinin bir süredir İsrail gizli servisi MOSSAD’ın cep telefonlarına sızmasına karşı kullandığı eski usul çağrı cihazlarının “heklenmesi” ve tek tuşla hepsinin patlatılması şeklide
İsrail’in Beyrut’ta Hizbullah liderlerinden Fuad Şükr’e, Tahran’da ise Hamas Lideri İsmail Haniye’ye yönelik suikastları sonrasında bölgede tansiyon yükseldi. İran, misafiri Haniye’yi kendi evinde koruyamadı. İran’ın misillemesi bekleniyor. Etkileri az veya çok bir misilleme elbette olacak. Ancak bu misillemenin stratejik sınırları var. İran ve İsrail, bölgesel ve küresel güçler geniş çaplı bir savaş istemiyor. Orta Doğu’da
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken 12 Ağustos’ta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ı aramış ve, Amerikan Dışişlerinin açıklamasından özetliyorum, Hamas’ın 15 Ağustos’ta İsrail’le müzakere masasına dönmesi için Türkiye’nin etkisini kullanmasını istemiş. Fidan da ona, Dışişleri Sözcüsü Öncü Keçeli’den özetliyorum, siz gidin İsrail üzerinde baskı kurun demiş. Zannedersiniz İsrail barışa hazır da Türkiye’nin Hamas’a evet dedirtmesini bekliyor; ya